16 Mart Şuuru

Eğitim kalitesini yakalayabilmenin önemli şartlarından biri de, pırıl pırıl zekâya sahip beyinlerin teslim edileceği öğretmen ve onların mesleğin amacına uygun yetiştirilmesi meselesidir. Mevcut durumda bir milyona yaklaşan öğretmenin bir fiil görev yaptığı dikkate alınırsa nicel olarak büyük bir aksaklığın olmadığı görülmektedir. Üzerinde durulması gereken konu öğretmen sayısından öte, öğretmenin yetiştirilmesindeki nitelik meselesidir.

Öncelikle mesleği seçenlerin gönüllü olması ve isteyerek öğretmenlik mesleğini seçmesi önemlidir. Hiç olmazsa öğretmen olayım zihniyetiyle veya puan yetersizliği nedeniyle başka bölümlere kayıt yaptıramayanların eğitim fakültelerine yerleşmelerinin önü kesilmelidir. Bilişsel yönden puanları uygun olsa dahi eğitim fakültelerine müracaat edenlerin; insan sevgisi, iletişim becerisi, psikolojik durumu, yaratıcı düşünceye sahiplik düzeyi, pedagojik eğitim almaya uygunluk seviyesi, entelektüellik derecesi, çağın gelişmelerine pareler olarak teknolojiye ilgi ve hâkimlik düzeyi, demokratik bakış açısına sahip olup olmadığı yönlerinden ciddi bir süzgeçten geçirilmesine ihtiyaç vardır. Çünkü herhangi bir meslekte olduğu gibi akademik bilgi ve teknik yönden hazır olmuşluğu mesleğini yürütürken yeterli gelmeyecektir. Uğraş alanı bilinmezliklerle dolu olan insandır. İnsan ile birlikte olmak ve onunla çalışmak herhangi bir makine ile iş yürütmeye benzemez. Öncelikle onu tanımayı ve doğru anlamayı gerektirir. Bu da yetmez, ilgi alanlarını keşfetmeyi, arzu ve isteklerine cevap verebilmeyi gerektirir. Öğretmenlik mesleği, herhangi bir meslek olarak algılanmamalı, üstlendiği görevin önemi nispetinde değer bulmalıdır.

Öğretmenin, karşısındaki öğrenciyi anlayıp çözümleyebilmesi, birçok konuda donanımlı olması önemlidir. Fakülte eğitimini bitirmiş olması yetmemeli, ikinci bir kontrolden geçirilerek öğrencilere rehberlik edecek düzeyde pedagojik donanıma sahip olup olmadığı belirlenmelidir. Öğretmenlik mesleğine başlayan kişinin çağın gelişmelerine uygun olarak sürekli eğitimi göze almalıdır. Hizmet içi eğitimlerle kendini yenileme ve geliştirme imkânı bulmalıdır. Mesleğinin her beş ve onuncu katlarında ciddi mesleki eğitim kurslarına tabi olmalıdır. Belirlenecek eğitimleri almayan ve aldığı eğitime uygun olarak mesleğini icra edemeyen kişilerin öğretmenlik mesleğine son verilebilmelidir. Bunu yapmakla hem kendisine teslim edilen genç neslin heba edilmesinin önüne geçilecek hem de bir an önce mesleğe atılmak için sıra bekleyen yüzlerce öğretmen adayının önü açılacaktır. Aynı zamanda kişi, severek ve isteyerek yapamadığı meslekten kurtarılmış olacaktır.

Bu kadar titiz bir seçim ve eğitimden geçirilen kişinin toplum içinde hak ettiği yeri alabilmesi, ona sağlanacak özlük haklarıyla da orantılı olmalıdır. Toplumun üst düzeyinde bir statüye sahip olmadığı takdirde, o meşakkatli yola çıkacak ideal insanları bulmak kolay olmayacaktır. Öğretmenin toplum nezdinde gördüğü sevgi, saygı ve kabul görürlülük seviyesi, kaliteli eleman istihdam etmeyi teşvik edecek ve dolayısıyla kaliteli eğitime kavuşmanın önünü açacaktır. Eğitimciye yapılan yatırım, eğitime yapılan yatırımın gerisinde kalmamalıdır. Sıradan memur olmadığı bilinciyle seçim yapılırken sıra dışı bir statüye sahip bir mesleği icra edecek olması anlaşıldığında, öğretmenliğe olan rağbeti artıracaktır. Seçilmiş olan kişiler de, sıradan bir iş için seçilmediklerini bilerek kendilerini ona göre hazırlayacaklardır. Kaliteli eğitimin gerçekleşmesi yönetici ve öğretmenin başarısı ile doğru orantılıdır.

Öğretmenlik mesleğini seçen kişi, geleceği inşa etmek idealiyle yola çıktığının bilincinde olarak, bilinmezlerle dolu onlarca çocuğun keşfedilmeyi, anlaşılmayı beklediğinin farkındalığıyla göreve talip olmalıdır. Akademik bilgi aktarımı yerine edinilecek bilgilerin davranışa dönüştürmek, nerede ve nasıl uygulanabilirliği konusu çalışmasının odağını oluşturmalıdır. Düşünen, sorgulayan, alternatif bakış açısına ve yaratıcı düşünceye sahip nesillerin yetişmesinde rehberlik yapacak kişinin, öncelikle kendisinin tefekkür sahibi ve özgür düşünceli birey olmasını gerektirir. Merkezinde insan olan ve her biri bilinmezlerle dolu genç beyinlerin bulunduğu eğitim kurumlarının yönetimi, herhangi bir kurum yönetimiyle karıştırılmamalıdır. Burada görev alacak kişilerde liyakat ile birlikte insan sevgisi ve iletişim becerisi önemlidir. Eğitim kurumlarının kendilerine has bir iklimi olmalıdır ki, içinde yaşayanlarla birlikte çevresine kültürel etkide bulunabilsinler. Bu iklim, yönetici, öğretmen ve öğrencilerin birbiriyle kaynaşması, aynı ideallerle yoluna devam etmesini gerektirir.

Yukarıda bahsedilen düzeyde öğretmen yetiştirebilmenin yolu, daha önce de tecrübe edinilmiş olan öğretmen okulları şuurunun yeniden canlandırılmasıdır. 16 Mart 2023’de 175. Yılını idrak edeceğimiz Öğretmen Okullarının Kuruluş Yıldönümü kutlu olsun.

FARKINDALIK BİLİNCİ

İnsan, ne Aristo’nun söylediği gibi “konuşan / düşünen bir hayvan” ne de Eflatun’un söylediği gibi “siyasal bir hayvan”dır. İnsan, mükemmeli arayan, bireysel olmaktan çok bir topluluğun mensubu olarak hayatını sürdüren, toplumsal hayat ile ilgili bilinç taşıyan, kendi üstündeki kuvvet/kudreti tanımak isteyen bir varlıktır. Yaratıcıdır ve bu sayede özgürlüğünü ifade eder; değişim ve gelişimcidir, yaşanan her güne damgasını vurmak ister; geçmişine hasret duyarken gelecek için ümit vardır.

İnsan, var olduğu günden beri kendini aramaktadır, her defasında kendi yapısı ile ilgili daha fazla bilinmeyenle karşılaşmaktadır. Bu durum, merakını kamçılamakta ve daima ileriye geçebilme arzusunu körüklemektedir. İnsanın kendisini araması her yeni basamakta bir başka yönünü keşfetmesidir. İnsan; diri, bilen, irade sahibi, yapabilen, işiten, gören, düşünen ve konuşan bir varlıktır. Bu varlığın, kendisiyle ilgili geliştirebildiği farkındalık bilinç düzeyi, o nispette hayatını anlamlı yaşamasına katkı sağlayacaktır.

Bu kitap, insanın kendini tanımasına, yeteneklerini keşfetmesine ve farkındalık bilinci oluşturmasına katkı sunmayı gaye edinmektedir.