Aha Şimdi Yozgat'ımın Dağlarında, Bağlarında Bahçelerinde Olsam

Şimdi dağ, taş tüm arazide toprağın üst kısmı besleyici güneşin etkisiyle çok tatlı bir sıcaklık yansıtırken, altı ise hâlâ kıştan kalma üşütücü bir soğukluktadır. Coşku dolu bahar ve bereketli doğanın uyanış zamanı dediğimiz bu günlerde, tüm ağaçlar, çalılar, çiçekler, envayi tür otlar bitkiler köklerinden uçlarına canlanıp filizlenirken aşıklara ilham, gönüllere huzur dolar..

Dallardaki domurcuklar, uçlarından patlarken, yeni yeni açan beyazlı, pembeli çiçekler, yuva yapma telaşıyla ötüşen kuşlar, polen arayan arılar ve birbirini tamamlayan kombine güzellikler bütün canlıları cezbeder …

Her taraf melodiyi andıran hayvan sesleri, kurbağa bağrışları, kuş ve böcek cıvıltılarıyla senkronize bir senfoninin kusursuz çalan doğal sanatçılarıyla doludur.

Üzerinizdeki dertler, sıkıntı, stres ve eksiye yönelik hangi olumsuzluklarınız varsa bu tarifi imkansız haz, his, giz ve ümit lirizminde yok olur. Dağlar, ovalar, taşlar, toprak, su hepside hasarlı gönüllere ilaç olurken, heryer bir moral ve sağlık merkezine dönüşür..

Birde kuytu alanlar ve yüksek yerlerde saklı kalan kar sıfınları yavaş yavaş eriyip, berrak sularını yeni uyanan doğanın tetremiz dekorunda şırıl şırıl akıyorsa…

Ark kenarlarında naneler, soğukluk otları, semizler ve narpızlar da yeşerip çıktıysa, hele tarlalarda hardallar, kuşkuşlar, tekercenler, çıtlıklarda boylarını gösterdiyse. Birde yakınlarda eşme veya pınar varsa.. Gerçi madımak, yemlik, kızılca, kuzu kulağı, efelek, bici bici, mantar, kuskus vs. gibi güzellikler için daha erken ama, her mevsimin tüm dönemlerinde cömert doğamız bizlere mutlaka bir nimet, lezzet ve bereket sunuyor ve gönülden şükreceğimiz sayısız mutluluk yaşatıyor.

Şu sıralar kayısı ve erik ağaçlarından da ağaç balı dediğimiz reçineler sızıyordur. Tam da o balların kazınıp yenileceği zamanlardayız. Ayakkabılarımı, çoraplarımı çıkarıp, çıplak ayaklarımla o pamuk gibi alasıcaklı tertemiz topraklarda saatlerce bi yürüsem. Azığımda yufka ekmek, tuz, kibrit ve isli bir çaydanlık ta olsa. Topladığım otlarla bir dürüm yapsam. Arazide sadece umut ve keyif çığlıkları atan, yurt-yuva kurma telaşındaki kurtlar, kuşlar, böcekler ve ben olsam. Arılar, kelebekler, kurbağalar.. Çiğdemleri ayrı, kardelenleri ayrı, rengarenk çiçekleri ve türlü türlü otları ayrı ayrı izlesem, sevsem.

Nane toplasam, hardal toplasam, ağaç balı kazısam, taş ocak kurup isli çaydanlıkla çay yapsam, çiğdem söksem, kurbağa sesi, kuş cıvıltısı dinlesem.. Yahu çok şeymi istiyorum sanki.

Yav ben hasretle imrenerek özlüyorum ama, böyle güzelliklere yakın olupta, ihmalkar olanları, kombine güzellikleri umursamaz yaşayanları, saydığım güzelliklere rağmen kahvehane müdavimlerini, tembellik tiryakilerini ve hareketsiz miskinleri duyunca ürperiyor, sinirleniyorum. Yüce Yaratan ve en büyük nimeti olan tabiatı size daha ne yapsın ki. Hadi üzerinizdeki ataleti silkinip, yelkenlerinizi güzelliklere doğru bi açın. Çıkın bu umut, bereket ve lezzet sofrasına, tarifi imkansız nimetler ve güzellikler hem içinizi açsın, hem ruhunuzu beslesin. Toplayacağınız enerjiniz dua ile, selam ile, şükür ile hepimize yansısın. Ne oturuyorsunuz…