Almanyada geçtiğimiz cuma namazında imamlar cuma hutbesinde barışa “evet” “savaşa hayır” barış ve kardeşlik hutbesi okudular. DİTİB hutbe komisyonu tarafından hazırlanan hutbe Almanya başta olmak üzere Avrupa da Diyanet din görevlileri tarafından okundu. Cami imamları hutbede,
“Her türlü savaşa ‘Hayır!’ diyoruz.
Müslümanlar olarak bizler; kimden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun, her türlü terör eylemini kınıyor, baskı, şiddet ve zorbalığı asla kabul etmiyoruz. Bizler; insan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan; mahremine el uzatan, çocukları yetim ve öksüz, anne-babaları gözü yaşlı bırakan her türlü zulmü reddediyoruz.
Müslümanlar olarak bizler; korku, kaygı, kin ve nefret ortamı oluşturmak isteyen; güzelim dünyamızı yaşanmaz hale getiren her türlü işgal girişimini kabul etmiyoruz.”
Kardeşlerim!
Dünyamız; insanların, hayvanların ve yaşayan diğer canlıların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir düzen, uyum ve dengede yaratılmıştır. Bu uyum ve dengeyi daima bozan ise; bu dünyayı imar ve inşa etmekle görevlendirilen[1] insanoğlu olmuştur. Mayasında var olan iyilik tohumunu değil de kötülük tohumunu besleyip büyüten insanlar, bu güzelim dünyamızı adeta cehenneme çeviren üstünlük ve çıkar savaşlarının da failleri olmuştur.
Kardeşlerim!
İnsan için en az gıda ihtiyacı kadar önemli olan bir diğer husus da güvende olma ihtiyacıdır.[2] Güven ortamını yok eden en kötü unsur; şüphesiz ki terör ve savaştır.
Müslümanlar olarak bizler; peygamberimizin yaşadığı zaman diliminde bölge barışını sağlamak için Hudeybiye’de nasıl fedakarlıklar yaptığını iyi biliyor ve barışın tüm insanlık için rahmet olduğuna inanıyoruz. Peygamber Efendimizin izini takip eden ümmeti olarak sıcak-soğuk her türlü savaşa ‘Hayır!’ diyoruz.
Müslümanlar olarak bizler; kimden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun, her türlü terör eylemini kınıyor, baskı, şiddet ve zorbalığı asla kabul etmiyoruz. Bizler; insan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan; mahremine el uzatan, çocukları yetim ve öksüz, anne-babaları gözü yaşlı bırakan her türlü zulmü reddediyoruz.
Müslümanlar olarak bizler; korku, kaygı, kin ve nefret ortamı oluşturmak isteyen; güzelim dünyamızı yaşanmaz hale getiren her türlü işgal girişimini kabul etmiyoruz. Bizler; -nerede olursa olsun- insanın insanca yaşaması için gerekli olan temel gıda maddelerine ulaşılmasına mâni olan, sınırlandıran, maddi-manevi her türlü abluka ve ambargonun son bulmasını arzu ediyoruz. Bizler; enerjisini başkalarına acı çektirmek, onları yok etmek için sarf edenlere inat, insanlara rahmet olmak ve onları yaşatmak için varımızı yoğumuzu seferber etmek istiyoruz çünkü:
İslam’ın gayesi; sorumluluk bilincine sahip, duyarlı ve topluma faydalı insanlar yetiştirmektir.
İslam’ın gayesi; adalet, merhamet ve iyiliğin yeryüzüne hâkim olmasını sağlayacak adımlar atmaktır.
İslam’ın gayesi; aynı ırktan olmayanları hor ve hakir görmemek, aynı dini inanca sahip olmayanları ötekileştirmemektir.
İslam’ın gayesi; insanların birbirinin hukukuna ve kutsalına saygı duyduğu bir medeniyet inşa etmektir.
İslam'ın gayesi; huzur ve güven içerisinde yaşamak ve yaşatmak için mücadele etmektir. Zira Peygamber Efendimiz Müslümanı; "elinden ve dilinden insanların emniyette olduğu kimse" olarak tarif etmektedir.[3]
Kardeşlerim!
Gelin yüce Rabbimizin hitabına kulak verelim:
“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”[4] Gelin bir ismi de; "Darus-Selam/Barış Yurdu" olan Kudüs ve çevresinin hakkettiği barış ve huzur ortamına kavuşması için can-ı gönülden dualar edelim.
Huzura hasret kalan coğrafyaları sen umutsuz bırakma Allah'ım! Barışa hasret kalan yürekleri sen kimsesiz, çaresiz, yar ve yardımcısız bırakma Allah'ım! Savaşın, terörün, kavga ve kargaşanın değil; barışın, huzurun, dostluk ve güven ortamının hâkim olduğu bir dünya istiyoruz. Bizlere nasip eyle Allah'ım…