Anılarla Mazideki Yozgat 1957’li Yıllarda Alacalıoğlu İlkokulu Öğretmenlerimden dinlediğim öykü anılarım

1957 Li yıllarda ALACALIOĞLU İLKOKULU 3 sınıf öğrencisi iken rahmetlik HASAN BATUR hocamdan dinlediğim SENDE EVLAT ACISI BENDE KUYRUK ACISI varken artık biz dost olamayız adlı öykü hakkında sizlere bilgi vermeye çalışacağım.

Sende Evlat Acısı Bende Kuyruk Acısı Biz Artık Dost Olamayız

Bugünkü makalemde çok enterasan bir hikaye olan sende evlat acısı, bende kuyruk acısı olduğu müddetçe biz artık dost olamayız adlı bu öyküyü öğretmenimiz bize birçok kez anlatır. Bunun yorumunu yapardı. Bizde israr ederdik. Öğretmenin bu hikayeyi bir daha bizlere anlat derdik. O da bizleri kırmaz. Tekrar, tekrar anlatırdı. Hikaye şu şekilde başlıyor.;

Zamanın birinde bir köyde fakir gariban bir köylü varmış. Bu oldukça fakir perişan biri imiş, geçimini odunculukla yapıyormuş, sabah erkenden köyün ormanına gidip, akşama kadar ne kadar odun kesebilirse onu eşeğine yüklüyor. Evine getiriyormuş, bütün günleri bu şekilde geçiyormuş, getirdiği odunların bir kısmını kışa saklıyor, bir kısmını da satıyor. Evinin yiyecek , giyecek ihtiyaçlarını alıyormuş.

Bu zavallı köylü birgün yine sabah erkenden eşeğine binip ormanın yolunu tutmuş, epey bir gittikten sonra ormana gelmiş, baltasını almış, çalılıkları keserken bir hışırtı duymuş, birden çalılıkların arasından büyük bir yılan peydah olmuş, tam yılana baltayı vuracak zaman Allah’ın yarattığı bir hayvan demiş, kıyamamış , baltasını geri indirmiş, bu sırada yılan dile gelmiş, “ ey insanoğlu sen bana kıyamadın beni öldürmedin ben de senin bu yaptığın iyiliğe karşı sana hergün bir altın vereceğim “ demiş hemen orda bulunan kör kuyuya dalmış az sonra ağzında bir altınla çıkmış köylü buna çok sevinmiş. Sana ömür boyu hergün bir altın vereceğim demiş. Köylü büyük bir sevinçle köye dönmüş. O gün evinde büyük bir şenlik yaşamışlar. Köylü olup bitenlerden hiç kimseye bilgi vermemiş oldukça da zenginleşmiş, köylüler hep şaşırıyorlarmış. Bu nasıl olduda böyle birden zengen oldu diye . demekki çok fazla çalışıyor demişler.

Fakir köylü artık zengin bir köylü olmuş, hergün o kör kuyunun başına gidiyor. Yılanla buluşuyor altınını alıp, geliyormuş. Bu şekilde günleri sevinç içinde geçiyormuş. Bu gün böyle yarın böyle aradan uzun zamanlar geçmiş, en sonunda bu köylü hastalanmış dışarıya çıkamamış, oğlunu yanına çağırıp ona olan bitenleri anlatmış, ben hastalandım, benim yerime sen ormana git kör kuyunun başındaki yılana benim hastalandığımı artık gelemiyeceğimi anlat benim yerime altınları sen al demiş.

Köylünün oğlu bu anlatılan hikayeye pek inanmamış ama yinede babasının dediği gibi ormandaki kör kuyunun yanına gitmiş yılanı aramış. Yılan onun geldiğini görünce önce saklanmış sonra ortaya çıkmış, köylünün oğlu babasının hastalandığını artık gelemiyeceğini yılana anlatmış yılan önce şüphelenmiş sonra köylünün oğlu olduğunu anlayınca kuyuya dalıp bir altın alıp çıkarıp vermiş oğlan bu olaya çok sevinmiş, Allah bilir kuyuda daha ne kadar altın vardır. Diye niyetini bozmuş kötü kötü düşünmeye başlamış, en sonunda yılanı öldüreyimde bütün altınlar benim olsun deyip, baltasını yılana doğru savurmuş, yılan ani bir hareketle baltayı ıskalamış, sadece kuyruğu kopmuş, canının acısı ile köylünün oğlunu ısırıp zehirlemiş, oracıkta öldürmüş,

Aradan çok saatler geçmiş köylü oğlu gelmediğini görünce telaşlanmış, binbir zorlukla yatağından kalmış sürüne, sürüne ormanın yolunu tutmuş, nice sonra kör kuyunun yanına gelmiş bir de ne görsün oğlu ölmüş, yerde yatıyor karşısında yılan kuyruğu kopmuş yaralı vaziyette durumu anlamış, bu olayda oğlunun suçlu olduğunuda anlamış. Yılandan özür dilemiş ne olur yine dost olarak kalalım demiş. Bunun üzerine yılanda “ SENDE EVLAT ACISI BENDE KUYRUK ACISI OLDUKTAN SONRA BİZ ARTIK DOST OLAMAYIZ “ demiş.

Daha önceki makalemde altın yumurta yumurtlayan tavuğu kesen köylü gibi buda yılanı öldürüp altınların tamamını almak istiyordu. Hem altınlardan oldu. Hem de canından oldu. Bizlere bu şekilde öğretmenimiz övüt verici hikayeler anlatırdı.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup, haftaya başka bir makalede buluşmak üzere yazımı KARACAOĞLAN ın VİRAN OLDUM MOR SÜMBÜLLÜ BAĞ İKEN adlı şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar, sevgiler, saygılar

VİRAN OLDUM MOR SÜMBÜLLÜ BAĞ İKEN

Şu yalan dünyaya geldim geleli

Tas tas içtim ağuları sağ iken

Kahbe felek vermez benim muradım

Viran oldum mor sünbüllü bağ iken

Aradılar bir tenhada buldular

Yaslandılar şıvgalarım kırdılar

Yaz bahar ayında bir ad verdiler

Yandım gittim al karlı dağ iken

Farımazda deli gönül farımaz

Akar gözlerimin yaşı kurumaz

Şimden geri benim hükmüm yürümez

Azil oldum güzellere beğ iken

KARACAOĞLAN derki bakın geline

Ömrümün yarısı gitti talana

Sual eylen bizden evvel gelene

Kim var imiş biz burada yoğ iken

KARACAOĞLAN