Anılarla Mazideki Yozgat – 88 Merhum Halil İpek Hocamla ilgili sohbet anılarım

Bugünkü makalemde HALİL İPEK HOCA mın sohbetlerinden dinlediğim ve HALİL İPEK HOCAM ın kitaplarından okuduğum

Bazı olayları sizlere anlatmaya çalışacağım.

HALİL İPEK HOCA m bizlere eşimden dolayı akraba olur. Onun ziyaretine gittiğimizde bize çok güzel sohbetler ederdi bizde can kulağı ile dinlerdik. Bilmediğimiz hususları ona danışırdık. O da bizlere en ince ayrıntıları ile anlatırdı. Benim böbreklerim devamlı taş yaptığından orucu tutup tutmamamı HALİL İPEK HOCAM a danışırdım. O da bana en uygun şekilde ne yapmam gerektiğini söylerdi.

HALİL EFENDİ AMCA bir gün bize bir ilginç bir anısını anlattı. Çok eski yıllarda bir hoca efendi zamanın müftüsü ile araları açılmış, müftü bu hoca efendiyi çok uzak bir camiye tayin ettirmiş, bu hoca efendi de müftüye çok kızmış sinirlenmiş minareye ezan okumaya çıkarken, hoparlörler açıkmış hoca efendi farkında olmadan bu müftüye sitem ede ede minareye çıkıyormuş ses dışarıdan duyulmuş, hoca efendi sen ne yaptın. ? Müftüye neler söyledin öyle? Ses ta dışarılardan duyuldu demişler. Hoca efendi bu sefer çok korkmuş, her halde bu sefer beni en uzak köylere tayinimi çıkartır diye oldukça korkmuş neyse ki müftünün bu olaydan haberi olmamış. Bize bunu anlatır gülerdi.

HALİL EFENDİ AMCA bir sohbetinde de ŞEYHZADE AHMET Efendinin hocası ŞAKİR EFENDİ hakkında bizlere bilgi vermeye başladı. Bizlerde can kulağı ile dinledik.

ŞAKİR EFENDİ hazretleri KAYSERİ medreselerinde okumuş, kendini geliştirmiş büyük bir ilim sahibi olmuştur. İlminden dolayı da mağrurluğa kapılmış, nereye gitse gittiği yerdeki ilim adamlarına İslamiyet hakkında sorular soruyor. Bilmezlerse bundan büyük bir zevk alıyor. Onların bilmediği soruları kendisi cevaplıyormuş. Bu hep böyle gidiyormuş. KEVSER SURESİ nin tefsirini 30 gün boyunca anlatıyor bitiremiyormuş. Kur an tefsiri oldukça kuvvetliymiş.

Her yıl ramazan ayında BAFRA – MERZİFON - taraflarına gider bu bilgisini onlara da anlatırmış. Onlara da çeşitli sorular sorar onları da zor durumda bırakırmış.

Bir ramazan dönüşünde Çorum’da ŞİRANLI MUSTAFA EFENDİ nin müritlerinden biri gelip, şeyhinin onu dergaha davet ettiğini söyler. ŞAKİR EFENDİ heyecanlanır. Neye davet etti diye endişe duyar. Davete gitmeyi kabul eder. Endişe ede ede davete katılır.

Dergâha geldiğinde MUSTAFA EFENDİ sohbet etmektedir. ŞAKİR EFENDİ DERGAHA girer ve ŞEYH MUSTAFA EFENDİ nin eline uzanır. Ve elini öper. ŞEYH MUSTAFA EFENDİ gel bakalım ilmiyle mağrur ŞAKİR EFENDİ der. Ve elini avucunun içine alır. ŞAKİR EFENDİ nin o anla ilgili söylediği şu söz menkuldür.

O anda bildiğim her şeyi unuttum. Hatta ALLAH lafzı nın elifini bile unuttum der. ŞEYH MUSTAFA EFENDİ haydi ilmini geri verdim. Bir aşır oku da dinleyelim der.

ŞAKİR EFENDİ mağrurlandığı için çok üzülür. ŞEYH MUSTAFA EFENDİYE intisab eder. Onun yanında kalmaya ilmini daha da geliştirmeye karar verir.

ŞEYH ŞAKİR EFENDİ yi diğer müritleriyle birlikte ÇİLEHANE ye koyar. ÇİLEHANE de bulunanlar arasında ÇORUM MÜFTÜSÜ MUSTAFA EFENDİ de vardır. O esnada bekar olan müftü bir rüya görür. Rüyasında ŞİRANLI MUSTAFA EFENDİ iki kurban kesmiştir. Rüyasını ŞAKİR EFENDİ ye anlatır. ŞAKİR EFENDİ “ PEYGAMBER EFENDİMİZ (s.a.v) de iki kurban keserdi. Biri kendine, diğeri HAZRETİ ALİ ye demek ki seni kendisine damat edinecek “ der. Ve belli bir süre sonra MÜFTÜ MUSTAFA EFENDİ ŞEYH e damat olur.

ŞAKİR EFENDİ, ŞİRANLI MUSTAFA EFENDİ nin DERGEHIN da iki ay kalır. Yetişmiş olarak YOZGAT a döner.

İSTANBUL da GÜMÜLCİNELİ HACI MUSTAFA EFENDİ BEYAZIT CAMİİN de bir köşede İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ nin MARİFETNAMESİ ni okumaktadır. Bu durum ŞEYH ZADE AHMET EFENDİ nin dikkatini çeker. Nihayet MUSTAFA EFENDİ ye bunun sebebini sorar. Ve aralarında bir samimiyet başlar. Sonunda MUSTAFA EFENDİ ona nereli olduğunu sorar. HACI AHMET EFENDİ amca YOZGATLI olduğunu söyler. “ Öyleyse YOZGAT ın GEDİK HASANLI KÖYÜ nde HACI ŞAKİR EFENDİ var. Sen ona intisab et “ der. AHMET EFENDİ amca karga köyünde öğretmenlik yapmaktadır.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup, haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzere makalemi YAHYA KEMAL BEYATLI nın AKINCILAR adlı şiiriyle bitiriyorum. Hepinize selamlar, sevgiler, saygılar

AKINCILAR

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

Ak tolgalı beyler beyi haykırdı ilerle

Bir yaz günü geçtik Tuna dan kafilelerle

Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan

Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

Bir gün yine doludizgin atlarımızla

Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de

Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

YAHYA KEMAL BEYATLI