Eşref-i mahluk olan insanın Allah nezdinde onurlu ve ahlaki bir yeri-önemi vardır. “Allah’a kul olma ve insani vasıflarını kazanma yolunda mücadele etmekle görevlidir insan”... Yaradılış gayesinin bilincinde olmayan insan hayvani nefislerini tatmin etmenin peşinden koşacaktır.
Yaratılış gayesinin şuurunda olan insan ise eşref-i mahluk olmanın şerefini- vasfını, haysiyet ve onurunu taşıyarak;
şeref, haysiyet, onur, namus, ahlak, erdem, dürüstlük ve iman gibi kutsal değerlerle bezenmiş olacaktır.Bu da kişiye insani bir şahsiyet kazandırır:
Bunlar Allah’a kul ve insan olma özelliğidir ki kişiyi Rabbine yaklaştırır. Allah’a kul olmaya götürür. İnsana önemli bir meziyet ve yücelik kazandırır. Maddi ve manevi değerler derken bu üstün meziyetleri ifade etmiş oluyoruz.
Yaratılışında tertemiz doğan insan buna benzer değerleri sonradan kazanır. Bu değerlerin kazanılmasında ebeveynin, okulun ve toplumun katkısı vardır. Onun için diyoruz ki: İnsan İslam fıtratı üzerine doğar; anne ve babası onu Musevi, Hıristiyan veya Müslüman olarak yetiştirir.
Ahlak, erdem, onur, şeref, namus, haysiyet ve insani değerler o kadar önemlidir ki: Türk ve İslam dünyası bu güzel hasletler ve insani değerlerle yücelmiş, mutlu olmuş, ileri seviyelere ulaşmıştır. Ne zaman ki bu değerleri kaybetmişiz işte o zaman da gücümüzü, birliğimizi, kardeşliğimizi ve insanlığımızı kaybetmişizdir.
Yani kişilik ve yücelik bu insani değerlerle mümkündür. İnsan yüce bir varlıktır. O’nu yaratan Mevla insanı seçkin bir kul olarak yaratmıştır. İnsan, şeref, haysiyet, ahlak ve namus gibi yüce değerlere sahip olarak yaratılmıştır.
Bu değerleri elinden alırsanız geriye sadece biyolojik bir mahluk kalır . Bu da insani değerlerin kaybı, hayvani değerlerin ortaya çıkışı demektir.
Bu haliyle insan hayat imtihanından kurtulabilir mi? Elbette ki hayır! Hayat imtihanından kurtulması için ancak akli dengesinin olmaması gerekir... Akıl baliğ olan insan Yaratanına karşı sorumlu olan insan demektir.
Günümüzde bir çok insan bu kıymetli ve üstün değerleri kaybetmeye başladı. Dini ve ahlaki değerlerden de uzaklaştı. Sadece hayvani hisleri- zevkleri tadan mahluk oluverdi.
Bu durumda en büyük görev anne babaya düşüyor: Onun içindir ki, Yüce Allah anne ve babayı sorumlu tutuyor. Türk ve İslam dünyası da bu güzel hasletler ve insani değerlerle yücelmiş, mutlu olmuş ve ileri seviyelere ulaşmıştır.
Dini kabul etmeyen Allah’ ı ve peygamberi reddeden kişiye gelince bu insan kendini inkar etmiş olur. Ne yazık ki bugün tüm ahlaki ve insani değerleri bir yana bırakıp hayvani hislerle gününü gün etmeye çalışan garip bir güruhla karşı karşıyayız...
Genç neslimize ve çocuklarımıza sahip çıkmanın bir mecburiyet ve görev olduğunu asla aklımızdan çıkarmayalım.
Yarınlarımızın güvende olmasını istiyorsak genç neslimizi- çocuklarımızı dini-milli ve ahlaki değerlerle büyütüp yetiştirmeye çalışalım. İnsani- milli ve ahlaki değerlerini kaybetmiş olan bir nesille büyümek, kalkınmak ve geleceğe yürümek asla mümkün değildir. Neslimizi de, gençliğimizi de kardeşliğimizi ve vatanımızı da ancak üstün vasıflı ve ahlaki değerlerle bezenmiş insanlarla devam ettirebiliriz.