Asgari patlama…

Asgari patlama…
Adına kriz mi dersiniz, ekonomik buhran mı, kovit yan etkisi mi ya da farklı bir söylem mi size kalmış.
Ortada Türkiye ve tüm dünya ülkeleri için bir gerçek var ki, ekonomik buhran, bunalım ve stres içindeyiz.
Paranın çok olduğu bir dünyada yoksunluk da çok.
Yoksulluk günümüz dünyasında yoksunluğa dönüştü.
Yoksulluk yok mu, var elbette. Lakin yoksunluk durumu günümüzde yoksulluktan daha tehlikeli duruma geldi.
Devlet özellikle son 1 yıldır ciddi anlamda hem yoksullukla hem de yoksunlukla mücadele ediyor.
Bu mücadelenin temel unsurlarından bir tanesi asgari ücret zammı.
Neredeyse 3 ayda bir asgari ücrete zam yapılıyor, yenisi yılbaşında.
Eskiden asgari ücret zammı yılda bir de yapılsa heyecanla beklenirdi.
Şimdi yılda 3 kere yapılan zam insanları heyecanlandırmak yerine korkutuyor.
İşveren her zamla biraz daha zor durumda kalırken, çalışan yeni asgari zam karşısında iki katına çıkacak, zam üstüne zam yağmuruna tutulacak hayat şartlarının endişesini yaşıyor.
Her asgari ücret zammı, ekmek, konut, otomobil, gıda, kırtasiye, teknoloji zammı anlamına da geliyor.
Yani devletin alt gelir grubunu desteklemek adına yaptığı zamlar, ekonomik destekler geldiği gibi fazlasıyla gidiyor.
Artık piyasalar asgari ücret zammına kilitlenmiş durumda. Aralık’ta tüm (kira, konut, otomobil…) ürünlerin iki katına çıkma beklentisi hakim piyasalarda. Şaka gibi ama gerçek.
Devlet asgari ücreti ne kadar artırırsa artırsın sonuç bir öncekinden daha kötü oluyor.
Ne gariptir ki, fırsatçılık denilen olay önce siyasette başlıyor.
Gidin bakın Ankara’ya, iş dünyasının göbekten bağlı olduğu yer siyaset. Yani siyasetin de kazanmadığı bir ticari hayatın yaşama şansı yok gibi.
A, B, C siyasi parti ismi hiç ama hiç fark etmiyor, siyaset yaşanan ekonomik dalgalanmadan bir şekilde kazanıyor.
Hülasa yapılacak olan asgari ücret zammı, önlem alınmaz ise yeni bir ekonomik dalgalanmayı da beraberinde getirecek.
Ve altta kalan yine o asgari ücretli olacak.
Devlet bu durum karşısında nasıl bir önlem alır, ekonomik dalgalanmaları fırsatçılıkla soyguna dönüştürenleri hangi kurallarla önler inanın çözüm noktası çok zor gibi görünüyor.
Kriz, kelime anlamı olarak ülkeme yakıştıramadığım, kullanmak istemediğim bir ifade tarzı.
Sokağa çıkın bakın, insanlara asgari ücret zammını sorun, maaşımız artmasın fiyatlar azalsın talebinde bulunuyor ve bunda da yerden göğe kadar haklılar.
Ne olacak peki.
Gökten bir kara mı gelecek, yoksa ekonomi seferberlik mi gerekecek!
İzahı sorusundan zor.
Asgari patlama bekleyen fırsatçılar elini ovuştururken maaşı zamlanan asgari ücretliyi kim koruyacak düşünemiyorum.
Allah sonumuzu hayır eyleye.