Ayıplı Mal Satmak Kul Hakkına Girer mi?

Ayıplı mal satımını bir kaç kez köşeme taşımış bunun kul hakkı olduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Ticareti ve alış- verişi seven, bundan da mutlu olan birisiyim. Peygamber Efendimizin ticaret yaptığını bundan rızkını kazanmaya çalıştığını da biliyoruz. Ayrıca Peygamberimiz rızkın onda dokuzu ticaret yapmakta olduğunu buyurarak bizleri ticaret yapmaya yönlendirmiştir.

Ticaret helal rızık kazanmanın yollarından birisi. Günümüzde bu çok daha önemli, neden mi? İşsizlik ayyukta, iş bulmak zor, böyle olunca özel çalışma ve ticaret yapmak da önem arz ediyor. Çocukların ve ailenin geçimi babaya düşüyor; baba da bir iş bulamamışsa son çare ticaret yapmakta kalıyor. Bir kısım aileler de memurluğu bir kenara bırakıp haklı olarak baba mesleği olan ticaret yapmaya devam ediyorlar.

Ticaret helal kazanç yollarından birisi. Ancak işi kurallarına göre yapıp helal kazancına haram bulaştırmamak lazım. Günümüzde çok kazanma hırsı insanları çeşitli gayri meşru yollara sevk ediyor. Buna çok dikkat etmek lazım.

Ticareti haram olan işler var: Uyuştucu ve alkol satımı, faizle para alış verişi, hırsızlık- vurgun, soygun sonucu olan mal alınıp satımı gibi... Yani ticareti İslam dinince yasaklanmış olan malların alım ve satımı, dağıtımı haram kılınmıştır.

Bunların dışında bir de ayıplı- kusurlu ve özürlü malların satımı var ki bu da helal kazanca haram katma olayıdır. Ticaret meşru, alım satım meşru; ancak insanları kandırmaya aldatmaya ve tanıtmaya yönelik ticaret haramdır, yasaklanmıştır. Bunun bir çok örneğini sayabiliriz:

Ayıplı ve kusurlu mal satımı, insan sağlığına zararlı mal satımı, insanları kandırmaya ve yanıltmaya yönelik ticaret bunlardan bazılarıdır. Her insan her şeyden anlamaz, reçeli bal diye satarsınız, kiremit tuzu karışımını kırmızı biber diye satarsınız, patates karışımı Vita yağını saf tereyağı diye insanlara yutturursunuz. Ama helal kazanç değil evinize haram para götürmüş, çocuklarınızı da günaha ortak etmiş olursunuz.

Bunun o kadar çok örneği var ki; saymakla bitiremezsiniz. Yemediğiniz bir yiyeceği başkalarına nasıl yedirirsiniz? Buna vicdanınız nasıl razı olur? Ayıplı ve kusurlu bir malı sağlam ve kaliteli diye nasıl satabilirsiniz? Buna Allah Razı olur mu dersiniz?..

Saf zeytinyağı diye alıyorsunuz ayçiçek ya da kanola yağı çıkar, Pazar’dan ceviz alırsınız yüzde sekseni çürük kokuşmuş çıkar, saf üzüm pekmezi diye alırsınız, dut pekmezi çıkar vs. vs... Günümüzde bunun örnekleri milyonlarca!.. Bir de bunların sağlığa zararlı, hastalık yapan cinsleri de var. Yani insanları hemen öldürmez sürüne sürüne ölüme yollarsınız! Saranların bir çoğu da bunların sahte ve zararlı olduğunu da bilirler.

Ama adam ticaret yapıyorum zanneder; oysa kendisini cehenneme hazırlar, ailesine de haram lokma yedirir, aldığı da sattığı da haramdır!

Sözün özü şu : Ticaret yapmak helal ve meşru kazançtır. Ama toplumu kandırmak, ayıplı ve zararlı mal satmak, insanları dolandırmak haramdır, dinimizce de men edilmiştir. Bunların ayrımını çok iyi yapmak lazım.

Müşteri aldığı malı bilmeli, sahte mi, gerçek mi emin olmalı!., Sahte mala bir de yemin ederek Allah’ı şahit tutuyorsanız bu çok daha vahim bir sonuçtur!..

Ticarette yemin olmaz!.. Her şey ayan beyan ortada olmalı malın kusuru dile gelmeli müşteri aldığını bilerek ve esnafa güvenerek alış veriş yapmalı. Toplumun güvenini, itimadını da yok ediyorsanız bu çok daha vahim bir konudur. Hem sahte mal satıyorsunuz, hem kardeşinizi dolandırıyorsunuz hem de Müslüman bir kardeşinizin güvenini- itimadını yok ediyorsunuz demektir. Böyle bir ticaretten Allah’a sığınırız. Hani ne derler: Helak kazan, helal ye; evine de helal lokma götür!..

İşin, aşın, kazancın helal olsun!. Yoksa işin doğru gitmez, yuvan huzur bulmaz, kazancının bereketini bulamazsın, hem bu dünyada hem ahirette kaybedenlerden olursun..