Hepimiz hazreti Ömer’in adaletini duymuşuzdur. Ben ilk hazreti Ömer’in adaletini rahmetli babamın anlattığı bir hikaye ile öğrendim 9 yada 10 yaşlarında idim.
Köyümüze elektriğin yeni geldiği yıllardı . Sokakların evlerin ışıl ışıl olması hayatımıza nasılda heyecan, sevinç katmıştı
Mevsimler şimdiki gibi değildi, eskiden çok yağmur yağar şiddetli rüzgarlar eserdi. Yağmur yağdığı rüzgar estiği zamanda elektrikler kesilirdi, köy yine kanlığa bürünürdü. Hemen tamir eden olmazdı ertesi güne hatta bir sonraki güne belki ancak tamir edilirdi. Elektriğin gelmesine rağmen yine de bizim gaz lambamız duvarda asılı dururdu.
O akşamda elektrikler yoktu , babam kahvehaneye gitmemişti. Rahmetli babam kahveye gitmediği zamanlarda, bizimle oyunlar oynar, hikayeler anlatırdı. O gece Neşiravan Padişahı ve Hz Ömer’in hikayesini anlattı . Aklımdan çıkmayan bu hikayeyi imkan bulunca araştırdım; gerçekte böyle bir hükümdarın ve benzer hikayenin var olduğunu öğrendim yani gerçekten Hz Ömer Neşiravan hükümdarının adaletinden çok etkilenmiş ve onun gibi adaletli bir Halife olmuş, adaletiyle nam sürmüştü.
Hikaye şöyledir. İslam yayılmadan önceki devirde Hz Ömer ve arkadaşı Sad bin Ebu Vakkas' la birlikte , yetiştirdikleri Arap atlarını satmaya giderler ,çölden dağdan bayırdan yolculuk ederler. Hem kendileri hem atlar yorulmuş hem de acıkmışlardır . Yeşil bir araziye denk gelirler biraz atlar otlasın, bizde biraz dinlenelim diye bir ağacın gölgesine çekilirler.
Karınlarını doyurunca içleri geçer uyuya kalırlar . Atların kişneme sesleriyle uyanırlar, üç beş kişi atlarını götürüyor! Önlerine geçerler liderleri olan genç öfkeli şekilde bir şeyler söyle, lakin Hz. Ömer ile arkadaşı Şad b. Ebu Vakkas lisanlarını anlamazlar. Genç bunlara kızgın ifadelerle sözler sarf eder Atlarını da alır giderler. Hz. Ömer' le arkadaşı yaya epey yol yürürler nihayet bir hana gelirler hancıya sıkıntılarını anlatırlar . Hancı dillerini anlamaktadır . Siz bu gece burda konaklayın yarın perşembe ; Perşembe günü Neşiravan Padişahı halkın şikayetlerini dinler. Erkenden gidin sıranızı alın der. Ömer ve arkadaşı o geçe handa konaklar. Sabah erkenden de Hükümdarın huzuruna çıkarlar . Hükümdara sıkıntılarını anlatırlar lakin Hükümdar dillerini bilmediği için bir tercüman istetir. Hz. Ömer tercümana a “biz uzun yoldan geldik atlarımızı satmak için yeşil bir arazide dinlenmeye çekildik bir genç arkadaşlarıyla geldiler , atlarımıza el koydular bizlerede kötü davrandılar , biz atlarımızı istiyoruz” derler .Tercüman bunları dinledikten sonra, düşünür Hükümdarın adaletini bildiği için hükümdara olayı yanlış anlatır. Padişaha döner kendi dillerince konuşur Hükümdarda ,bunlara birer kese altın verir gönderir . Ömer ve arkadaşı tekrar hana gelirler hancıya olayı anlatırlar. Hancı “bu işte bir yanlışlık olmalı Neşiravan Hükümdarı altın verip göndermez mutlaka atlarınızı buldurturdu” der. Haftaya Perşembe beraber gidelim birde olayı ben anlatayım der. Tekrar Perşembe gününü beklerler . O gün geldiğinde Hz. Ömer , Sad b. Ebu Vakkas ve hancı ile huzura çıkarlar ; hancı olayı anlatır. Hükümdar epeyce düşünür ve derki “Altınlar sizde kalsın , bu gece sarayımda misafir olun gün doğarken biriniz sarayın güney kapısından, diğerinizde kuzey kapısından çıkın, atlarınız orada sizi bekliyor olacak” der. Hz.Ömer Hancıya teşekkür eder, hancı hanına gider ; Hz. Ömer de arkadaşı Sad b. Ebu Vakkas ile sarayda kendileri için, tahsis edilen odalarına çekilirler. Sabah gün doğarken kalkarlar bir birlerine neden hükümdar böyle bir şey istedi ki? neden ayrı ayrı kapılardan çıkıyoruz diye aralarında konuşurlar. Ne olur ne olmaz diye de helalleşerek ayrılırlar. Biri güneye biri kuzeye doğru gider.
Sad bin Ebu Vakkas sarayın güney kapısına geldiğinde ; kendilerine ilk tercümanlık eden adamın sarayın kapısında asılı olduğunu görür. Şaşırır korkar , eyvah bizim başımıza ne gelecek diye canından korkarken , asılı olan tercümanın düşüne astıkları yazıyı görür . Şöyle yazılıdır “ Benim adaletimde her ne sebepten olursa olsun, adaletti saptıran yalancıların sonu budur. “ diye yazar. Gördüklerini Ömer’e anlatmak için sabırsızlaşan Ebu Vakkas atına binip hızlıca sürer.
Kuzey kapısında ise Hz. Ömer de yine saray kapsamında atlarını alan, bunlara kötü davranan genci boynundan iple asılı olarak görür . Onunda döşünde şöyle bir not yazar. “ Benim oğlum da dahi olsa insanlara zulüm, eziyet eden mallarına el koyan kişinin sonu budur. Buda benim adaletimdir” yazısını okur. Hz. Ömer şaşkın ve hayretler içerisinde düşüne düşüne tekrar yoluna devam eder. İleride yol birleşir, iki arkadaş yan yana gelince ,Sad bin Vakkas hemen söze başlar benim gördükleri görseydin ya Ömer; Hz. Ömer’de sende benim gördüklerimi görseydin Ya Sad bin Ebu Vakkas . Gördüklerini bir birine anlatırlar . Her ikisi de olayın etkisi altında düşüne düşüne konuşmadan yollarına ,devam ederler. Gün olur devran döner Hz. Ömer İslamiyet’i kabul eder İslamiyet’in yayılmasında oldukça hizmetleri olur. Hz Ömer Hz Ebubekir den sonra İslamiyet’in ikinci halifesi olarak seçilir.
Hz Ömer arkadaşı Sad Bin Ebu Vakkas’ ı Şam’a vali olarak atar.
Sad b. Ebu Vakkas (r.a.) Şam’da bir camiyi genişletmek için cami etrafındaki tüm arsaları satın alır. Arsanın küçük bir bölümü bir Yahudi’ye aittir ve o satmak istemez
Vali diğer arsalara biçtiği bedelden fazlasını vererek Yahudi’nin arsasına el koyar. Yahudi bu durumdan rahatsız olur benim rızan yoktur der. Bir Müslümanın yönlendirmesiyle Halife Hz Ömer’e Valiyi şikayet etmek için Medine’ye gider. Uzun yolun sonunda Medine’ye varır oradaki insanlara Halifeyi sorar. Bir vatandaş yardımcı olur alır bu Yahudi’yi Hurma ağacının altında oturan Hz Ömer’e getirir.
Yahudi önce Selam vererek Hz Ömer’ e derdini anlatır . Hz Ömer Yahudi’yi dinledikten sonra biraz düşünür ve bir deri parçasına şu cümleyi yazar “ “Bilesin ki, ben Neşiravan Padişahından daha az adil değilim.”
Bunu al Valiye ver der.
Kısa ve özlü bir cümle.
Yahudi geri döner Valinin huzuruna çıkar. Deri parçasını uzatır.
Halife Hz Ömer’in size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, benzi sararır bir korku kaplar. Sonra şöyle der; arsanız size geri verilmiştir...
Ben ve kardeşlerim hikayeyi dinledikten sonra onlar gibi susmuş düşüncelere dalmıştık. Sessizce kalkıp yataklarınızı yapıp yerlerimize yattık. Şundan eminim ki kardeşlerinde benim gibi uyuyamamış hikayeyi başından sonuna kadar tekrar aklımızdan geçirip gözümüzde canlandırmıştık.
**Duy bizi adaletin temsilcisi Ya Ömer
Boynu vurulup ipe gidecek çok adam var
Karanlığa gömüldü hem güneş hem de kamer
El yetişmez güç yetmez ülkemde katliam var
Sokakları hiç sorma her yerde kanlı torba
Kolu bacağı kesip çöpe atıyor zorba
İnsanlık yok görünen içi boş süslü urba
Hakimde kulak sağır yüzü mahkeme duvar
Kadın ve çocuk neden öldüğünü bilmiyor
Mecliste altı yüz baş hiç bir çare bulmuyor
Adaletini al gel Ya Ömer böyle olmuyor
Ülkemden iblisi en güzel şeriat kovar**