Dünyamız Yüce Allah tarafından; insanların, hayvanların ve içinde yaşayan tüm canlıların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir düzen, uyum ve dengede yaratılmıştır. Bu uyum ve dengeyi bozan ise; dünyamızı imar ve inşa etmekle görevlendirilen insanın ta kendisidir.
Mayasında var olan iyilik tohumunu değil de kötülük tohumunu besleyip büyüten insanlar, bu cennet yurdu olan dünyamızı adeta cehenneme çeviren kişilerdir. Bu zalimler üstünlük, çıkar ve hırs savaşlarının failleri olmuşlardır.
İnsan için en az gıda ihtiyacı kadar önemli olan bir diğer husus da huzur ve güven içinde yaşatmaktır. Güven ortamını yok eden kötü unsur ise şüphesiz ki terör ve savaş unsurudur.
Müslümanlar olarak bizler; peygamberimizin yaşadığı zaman diliminde bölge barışını sağlamak için Hudeybiye’de nasıl fedakarlıklar yaptığını iyi biliyor ve barışın tüm insanlık için rahmet olduğuna inanıyoruz. Peygamber Efendimizin izini takip eden ümmeti olarak sıcak soğuk her türlü savaşa “Hayır” diyoruz. Barışın ve huzurun tarafında yer alıyoruz.
Müslüman toplumlar olarak bizler; kimden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun, her türlü terör eylemini kınıyor, baskı, şiddet ve zorbalığı da asla kabul etmiyoruz. Bizler; insan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan; mahremine el uzatan, çocukları yetim ve öksüz; anne ve babaları da gözü yaşlı bırakan her türlü zulmü, şiddeti ve barbarlığı reddediyoruz.
Müslümanlar olarak bizler; korku, kaygı, kin ve nefret ortamı oluşturmak isteyen; güzelim dünyamızı yaşanmaz hale getiren her türlü işgal girişimini de reddedilir baskıyı kabul etmiyoruz. Bizler; nerede olursak olalım insanın insanca yaşaması için gerekli olan temel gıda maddelerine ulaşılmasına mâni olan, sınırlandıran, maddi, manevi her türlü abluka ve ambargonun son bulmasını arzu ediyoruz. Bu baskıcı zalimleri de lanetliyoruz.
Bizler; enerjisini başkalarına acı çektirmek, onları yok etmek için sarf edenlere inat, insanlara rahmet olmak ve onları yaşatmak için varımızı yoğumuzu seferber etmek durumundayız çünkü:
İslam’ın gayesi; sorumluluk bilincine sahip, duyarlı ve topluma faydalı insanlar yetiştirmektir. Müslüman olmanın şartı; adalet, merhamet ve iyiliğin yeryüzüne hâkim olmasını sağlayacak adımlar atmaktır.
Müslüman olmak aynı ırktan olmayanları hor ve hakir görmemek, aynı dini inanca sahip olmayanları ötekileştirmemektir.
İslam’ın gayesi; insanların birbirinin hukukuna ve kutsalına saygı duyduğu bir medeniyet inşa etmektir. Huzur ve güven içerisinde yaşamak ve yaşatmak için mücadele etmektir. Zira Peygamber Efendimiz Müslümanı; "elinden ve dilinden insanların emniyette olduğu kimse" olarak tarif etmektedir.
Rabbimizin hitabına kulak verelim: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”
Kudüs ve çevresinin hakkettiği barış ve huzur ortamına kavuşması için çalışmak gayret edip dua etmek durumundayız. Ey Allahım: huzura hasret kalan coğrafyaları sen umutsuz bırakma!. Barışa hasret kalan yürekleri sen kimsesiz, çaresiz, yar ve yardımcısız bırakma!.. Savaşın, terörün, kavga ve kargaşanın değil; barışın, huzurun, dostluk ve güven ortamının hâkim olduğu bir dünya istiyoruz. Bizlere nasip eyle Allah'ım… (Kaynak: DİTİB Hutbe Komisyonu)