Yozgat, İç Anadolu’nun derinliklerine kök salmış bir şehir. Zamanın ruhu, bu topraklarda her adımda iz bıraktı. Yozgat’ın tarihi, eski uygarlıkların yankılarıyla şekillendi. Eski çağlarda Frigler ve Lidyalılar bu topraklarda yaşadı ve her biri yüzyıllar süren medeniyetlerinin izlerini bıraktı.
Yozgat’ın yakınlarındaki Alacahöyük gibi höyüklerde, bu halkların hayatlarını anlatan kalıntılar bulundu. Zamanın kumları altında saklanan bu izler, sanki bu toprakların ne kadar eski olduğunu hatırlatır gibi. Roma İmparatorluğu, bu toprakları fethettiğinde, Yozgat yalnızca bir geçiş noktası değil, askeri bir karargah oldu.
Binlerce yıl önce kurulan yollar, o dönemlerin gölgelerini hala taşıyor. Bizans dönemiyle de bu topraklar yeni bir dönüşüm geçirdi. Roma’nın kudreti ve Bizans’ın ince ince işlediği kültürel dokular, Yozgat’ın geçmişini bir mozaik gibi yoğurdu.
Sonra, bir başka egemenliği, Selçuklular’ı gördü Yozgat. 11. yüzyılda Anadolu’nun kapıları açıldığında, Yozgat’ın toprağında yeni bir medeniyet filizlenmeye başladı. Selçuklu dönemi, Yozgat’a pek çok yeni şey getirdi; tarımda verimlilik, ticarette hareketlilik… Ancak asıl değişim Osmanlı döneminde başladı.
14. yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldığında, Yozgat adeta bir köyden kasabaya, oradan da bir yerleşim yerine dönüştü. Yavaş ama istikrarlı bir şekilde büyüdü, değişti. Osmanlı, bu topraklara egemen olurken her taşın, her duvarın tarihini kendi hikayesinin bir parçası yaptı.
Cumhuriyet’in ilk yılları, Yozgat’ı yeni bir dönemin içine sürükledi. Cumhuriyet’in ilanıyla il olan Yozgat’ın tarım ve hayvancılıkla geçinen köyleri şehirleşmenin getirdiği değişimle birlikte farklı bir geleceğe adım attı. Zamanla sanayi de gelişmeye başladı fakat Yozgat’ın büyümesi, şehri köklerinden koparmadı.
Dağlar, vadiler, köyler, göletler hep aynı kaldı ama insanlar, yıllar içinde her şeyin hızla değiştiği bir dünyada, geleneklerine sahip çıkmanın huzurunu buldu.
Şehrin ilk ismi Osmanlı döneminden beri kullanılan Bozok’tur. Bozok ismi o bölgede daha önce yerleşen Oğuzlar’ın Bozok koluna mensup Türkmenler’den geliyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Bozok ismi kullanıldı ancak 1927 yılında TBMM tarafından Yozgat olarak değiştirildi.
Yozgat adının nereden geldiği konusunda ise birbirinden ilginç iki rivayet var. İlk rivayet, köyün bulunduğu yerin yüksekliğine dayalı. Yozgat, Saray Köyü’nden başlayarak tepeye doğru kat kat yükselen bir yapıya sahip. O kadar çok kat var ki ilk başlarda halk buraya ‘Yüz Kat’ dedi. Çünkü her kat yükseldikçe biraz daha yükseğe çıktı. Zamanla ‘Yüz Kat’ söylenirken değişti ve bu isim ‘Yozgat’ halini aldı. İşte o günden sonra bu topraklar, Yozgat olarak bilinmeye başlandı.
İkinci rivayet ise çok daha gizemli. Bu hikayenin kahramanı, Aşiret Reisi Ömer Cabbar Ağa.
Cabbar Ağa Bir yaz günü, sürülerini yaylaya salmaya gitmiş. O gün bir de ne görsün? Hızır (as) ona doğru geliyormuş. Hızır (as) Cabbar Ağa’dan içmek için biraz süt istemiş. Ömer Ağa, misafiri karşısında kibarlık gösterip sütü gönülden vermiş. Hızır (AS), sütü içtikten sonra Cabbar Ağa’ya teşekkür etmiş ve ona şöyle demiş: ‘Çobanoğlu, yozuna yoz katılsın, memleketinin adı Yoz-Kat olsun.’ Söylediği bu sözle kaybolmuş. Rivayet o ki o günden sonra, halk bu ismi yavaşça benimsedi ve ‘Yoz-Kat’ zamanla ‘Yozgat’ halini aldı. (Araştırma: Yusuf Öztürk- Antalya Ekspres)