Bir şehrin kaderi ve büyükler

Bir şehrin kaderini konuşuyorsanız dünü yok sayamazsınız.
Dünden bu güne gelinen ya da gelinemeyen süreci çok iyi analiz etmek gerekiyor.
Bir şehrin kaderini konuşuyorsanız, siyasi tercihlerini de çok iyi gözden geçirmelisiniz.
Zira siyasi tercihler talihsizliklerin de ana kaynağı olabiliyor.
Bir şehrin kaderini konuşuyorsanız coğrafyasına da bakmak zorundayız.
Bazen iki ara bir derede yaşıyor olmanız, umutsuz olmanız için yeter sebep oluşturabiliyor.
Bir şehrin kaderi, Ankara’daki büyükleri ile de doğrudan ilişkili olabiliyor. Ki, Ankara’daki büyüklerin kaderini konuşmak için Yozgat’taki temsilcilerini de aynı minvalde değerlendirmek zorundasınız.
ANKARA SİYASETİ VE YOZGAT
Ankara’daki büyükler demişken, yaklaşık 1 yıla ulaşan Ankara serüvenimizde (Çamlık Ankara Gazetesi), oradan Yozgat’a bakmanın aslında Yozgat’tan Yozgat’a bakmak arasında farklılıklar oluşturduğunu daha net gördüm.
Nasıl mı?
Ankara’dan görünenleri Yozgat’ta göremediğiniz gibi, Ankara’dan görünmeyenleri burada, tam da saat kulesi gölgesinde görebiliyorsunuz.
Ankara’da ağabey, siyasi büyük, üst düzey Yozgatlı vasfından Yozgatlı siyasetçilerin olmasını şans gördük yıllarca.
Talep makamı, işleri kısa yoldan çözme kavuşturma aracısı, kapısı çalınacak bir tanıdık yüz…
Kimi zaman Çorum, Kırşehir gibi komşu illerden insanlarla bir araya geldiğimizde bu ahvalimize gıpta ile baktıklarına şahitlik ediyoruz.
Keşke diye başlayan ifadelerinde Ankara’daki temsilcilerimizi bir çırpıda sayıyorlar.
Peki Yozgatlı Ankara’daki ahvale nasıl bakıyor?
Komşunun gıpta ile baktığına biz nasıl bakıyor, hangi ölçüde değerlendiriyor veya kabul ediyoruz?
Gurur vesilesi mi yoksa olmasa da olur mu?
Aslında bu durum algılar üzerinden işliyor.
İstanbul’da içinde bulunduğum bir sohbetten alıntı ile detaylandırayım:
- Bir iş adamımın Yozgatlı siyasetçilerden yeterince destek almadığını, bundan dolayı da dertlendiğini söylüyor sohbetimizdeki hemşerimiz.
Ortamdakiler bu duruma destek verecek gibi olurken, birinden yüksek bir ses geliyor:
- Allah aşkına, o kişi nasıl işadamı oldu, vasfı neydi? Onun bu günlere gelmesinde falanca siyasetçiler ön ayak oldu. Bir-iki işinin olmaması sahipsizlik anlamına mı geliyor!
Hakkaniyetli bir muhabbet ortamında herkes hak veriyor bu duruma.
Zamanla yalnızlaştırdığımız, aslında ziyadesiyle yorgun bir ruh haline sahip Ankara siyasetinden bahsediyoruz burada.
Mesela, Ankara bürokrasisindeki Yozgatlılar da yalnız kalmaktan dert yanıyor.
Yalnızlık kime ve neye göre? Yanıtını büyüklere bırakalım.
Ve memleket adına, şehrin kaderi adına Ankara’nın ahvali, kaderi diyorum.
Ankara’daki Yozgat’ın büyüklüğü sayılarla, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kudretli ve etkili. Bazen elindeki gücü kullanmayı, onunla diyalog kurmayı, etkileşim oluşturmayı başaramazsınız.
Ankara’daki eksik bir şeyler elbette ki var, ama asıl olan o eksikliği tamamlaması gereken yereldekiler.
Onlar millet adına talep, bağ, makam adına her ne diyorsanız o bağı kuramıyorsa Ankara’nın adı da ahvali de boş kalıyor.