Bir Yastıkta Kırk Yıl Deyimi Anlamını mı Yitiriyor?

Aile içi geçimsizlik, baskı, dayak ve cinayetler sonucu yuvalar dağılıyor, çocuklar perişan oluyor ve toplum da huzursuzluk artıyor. Aile içi işkence ve cinayetler insanımızı derinden etkilemeye ve huzursuz etmeye başladı. Bütün bunlara nasıl bir çözüm bulunacak? Aile huzuru nasıl sağlanacak bunun enine boyuna ele alınıp tartışılması gerekir.

Evlilikler neden uzun süreli olmaktan çıktı, yuvalar neden dağılıyor? Eşler birbirine niçin tahammül etmiyor ? Bütün bunların enine boyuna incelenip ele alınması gerekiyor. En sağlam kalemiz olan ailenin dağılması demek devletin temellerin zayıflaması- yok olması demektir. Bu geleceğimiz için de büyük bir tehlikedir.

Gençlere evlilik eğitimi verilmeli. Evlilikte eşlerin görevleri, birbirine saygısı, sebatı ve hoşgörüsü anlatılmalı ve bir eğitimin sonunda onlara bir evlilik sertifikası verilmeli. Buna ihtiyaç var mı, evet var. Aile mahremiyeti, sorumluluğu ve çocuk yetiştirme terbiyesi olmadan evlilik olmaz. Sadece bunlar birbirini seviyor demek yetmiyor maalesef...Eşlerin evlilik şuurunu- vebalini de kazanması gerekiyor.

Ailede eğitim şart; evlenecek eşler de eğitime tabi tutulmalı. Evlilikte huzur ve güvenin, sevgi ve saygının önemi anlatılmalı.
Yani aile eğitimi şart, evlilik öncesi bir eğitim, hayat bilgisi dersi gibi...Hem erkek için hem de kadın için böyle bir eğitim gerekli. Buna İslami ve dini eğitimi de eklemeniz gerekiyor. Çünkü evlilik manevi bir bağdır ve eşler birbirine Allah’ın emanetidir. Böyle bir eğitimde biz kendimize özel milli ve manevi eğitimden bahsedebiliriz. Kokuşmuş, yozlaşmış Batı (Avrupa ve dış kaynaklı) eğitim bizim bünyemize adapte edilemez. Türk ve İslami hayata uyumlu bir eğitim olmalı...

Boşanmalara gelince:
Boşanma belirli şartlara bağlı olmalı eş kafasına göre çekip giderse ya da eşe ihanet ederse bu eşin hiç bir hakkı olmamalı. Boşanma nedeni sayılmalı, nafaka vs işler askıya alınmalı. Çünkü akit tek taraflı fesh edilmiş oluyor. Çekip giden ya da ihanet eden eşin nafaka hakkı da olamaz.

Eşlerin boşanması belirli şartlara bağlı olmalı, işkence, baskı, tehdit zulüm ve aldatma gibi. Bu durumda da çocukların hakları ve eşlerin hakları da karşılıklı adalete bağlı olarak değerlendirilmelidir. Genelde tek taraflı bir adalet gerçekleşiyor: Kadın haklı erkek haksız mantığı işliyor. Hak hukuk karşılıklı değerlendirilmeli. Ömür boyu nafaka, eşin evden uzaklaştırılması ve çocukların koz olarak kullanılması yanlış ve yersiz uygulamalardır. Devlet aracı olmalı uzlaşma avukatları- psikologları gündeme gelmeli. Uzlaşma sağlanamazsa adaletli bir paylaşım ve ayrılık gündeme gelebilir. Evden uzaklaştırma asla çözüm değildir. İşkence ve dayak ve tehdit varsa uzaklaştırma gündeme alınabilir.

Genellikle evden uzaklaştırılan eş sıkıntı çıkarıyor, çocuklar paylaşılamıyor, uzun süreli nafaka sorun oluyor bunların yeniden ele alınıp değerlendirilmesi gerekir.

Asıl olanı evlilik müessesesinin korunmasıdır. Bu kale yıkılmamalı,sağlam kalmalı. TV proğramları, diziler evlilik bağını kuvvetlendirici dizler olmalı, bu tür dizi ve haberlere kısıtlama getirilmeli. İşkence, zulüm ve cinayet ağır şekilde cezalandırılmalı, cezalarda caydırıcı olmalı.
İşin özü: Türk aile yapısı korunmalı yuvaların dağılmasına engel olunmalı. Çünkü bizim en sağlam kalemiz aile yuvamızdır.

Evlikte işlerin bir birlerine sabretmesini, tahammül etmesini öğütlemeliyiz. Evlilikler pamuk ipliği ile değil sağlam bir muhabbet ve sevgiyle birbirine bağlı olmalıdır. Bu da eşlerin birbirine saygılı davranmasına bağlıdır. Zina ve aldatma mutlaka cezalandırılmalı aldatan eş hiç bir hakka sahip olmamalı. Bu konuda yeni bir düzenleme ve yasa getirilmeli aile yuvası korunmalıdır. Sosyal medyada bu durum ciddi boyutlara ulaşmış olup milli ve manevi bir sosyal ağ gündeme gelmelidir. Batı’nın kokuşmuş ahlakı ile sağlam kale kurulamaz...