Ama bir farkla, bazıları gemi güvertesinde ellerini soğuk sudan sıcak suya sokmadan etrafı ve manzarayı seyrediyorlar veya orada burada slogan atıp harala gürele geziyorlar, ona buna akıl ve talimat veriyorlar. (Ve bunu milliyetçilik sanıyorlar.) Bir diğer bazıları ise gemi hareket etsin diye kürek çekiyorlar, dümen tutuyorlar ve yapılması gereken pek çok iş için ellerini taşın altına koyuyorlar, ter döküyorlar, çaba sarf ediyorlar.
İki gurup insanında aynı yollardan geçerek hedefe ulaştıkları doğrudur. Bunu kimse inkâr edemez. Bu gemide benim konumum “Genç Ülkücüler Teşkilatı”nın (1969 sonu) müteşebbis heyetten sonra yapılan ilk genel kurulunda yönetim kuruluna girdiğimden itibaren her zaman geminin hareketi için kürek çekenlerden, seminer verenlerden, çaba sarf edenlerden, dümen tutanlardan (ki emeği geçen herkesten Allah razı olsun), olmuşumdur. Yaka bağır açık bir vaziyette orada burada gezmeyi, kahve köşelerinde zaman öldürmeyi, sokaklarda bağırarak marş söyleyip hır gür çıkarmayı milliyetçilik sanan insanlarda aramızda elbette vardı ve bizim mücadelemiz bu gibi Ülkücülüğe yakışmayan tavırlara karşı da olmuştur.
Yazdığım şeylerden alınan arkadaşlar ya tarih bilmiyorlar ya da Yozgat’ta milliyetçi hareketin tarihini bilmiyorlar. Kendi konumlarından bahsederken, o durumları bilen başkalarının da olabileceği veya o sırada benim hangi konumda olduğumu bilmeden veya bilmezlikten gelerek bir şeyler söyleyip karalıyorlar. Mesela ileri zamanlar için; “ben ilçe de görevliyken sen neredeydin” diyen birisinin, sen neredeydin dediği kişinin nerede olduğunu gerçekten bilmemesi sonucu bu gibi saçma bir soru soruyor olmalarına rağmen o sırada benim Yozgat MÇP merkez ilçe kurucu başkanı olduğumu sanırım gerçekten bilmiyor olması o kişinin cahilliğinden başka bir şey değildir.
Evet, pek çok kimse yaşı itibariyle ve bulunduğu konum itibariyle bazı şeyleri bilmeyebilir, bunda ayıplanacak kınanacak ve tenkit edilecek bir durum yoktur. Ama faziletli olan durum insanın bilmediğini idrak etmesi ve ona göre sözüm nereye varır, acaba yanlış mı olur diyerek konuşmasına dikkat etmesidir.
İşin bir de şu yönü vardır ki söylemeden geçemeyeceğim. Ben 1967-68 yılları civarında “Muhittin Kılıçarslan ağabey” (Muhittin ağabey Dil Tarih Coğrafya fakültesinde okuyordu) sayesinde Milliyetçilikle tanıştığım zamandan (ki o sırada Yozgat’ta Genç Ülkücüler Teşkilatı kurulmamıştı) itibaren Ankara’da okuduğum İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi sınavları hariç Yozgat’tan hiç ayrılmadım. Benim dışımda pek çok büyük ağabeyler de buna dâhil olmak üzere; Tahsil için başka bir şehre gitme, okulu bitirme nedeniyle göreve atanma, tatil nedeniyle memleketlerine veya başka şehirlere gitme, işe girme, “başarısızlık nedeniyle tasdikname alıp okul nakletme” gibi sebeplerle Yozgat’tan
ayrıldılar.