ABD tarafından uygulamaya konulan BOP- Büyük Ortadoğu Projesi, sözde: Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika'yı dönüştürmeyi, bu alanları küresel pazarlara açmayı ve Batı demokrasisi standartlarına ulaştırmayı amaçlamaktadır. Proje kapsamındaki ülkelerin çoğunun Müslüman nüfusa ve zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmaları, projenin kültürel ve ekonomik boyutunun yanında siyasi bir boyutunun olduğunu da unutmamak gerekir. Aslında Buna Büyük İsrail projesi diyebiliriz.

BOP’un uygulama alanı Orta Doğu’yu merkez olarak alıyor, Hindistan’dan Cebelitarık’a kadar uzanan, içinde Kuzey Afrika ülkeleri, Arap Ülkeleri, İsrail, Pakistan, Bangladeş, Afganistan, İran, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin yer aldığı bölgeyi kapsıyor. ABD İngiltere’nin de yaptığı gibi bölgede böl parçala ve yönet taktiğini uygulamaya çalışıyor ve bunun için de İsrail'i kullanıyor.

ABD'nin petrolleri kontrol altına alabilmesinin tek yolu Ortadoğu da bulunan bütün devletlerin parçalanmasını sağlamaktır. Yani Ortadoğu da bulunan 22 ülkeyi parçalayıp 220 eyalet haline getirerek bütün kaynaklarını elinde tutma düşüncesidir.

2030 yılında bitme noktasına gelmesi beklenilen petrolün yerini hidrojen yakıtı alacak. Hidrojen yakıtının ucuz yolla üretilebildiği tek maden ise BOR'dur. Dünya bor rezervlerine bakıldığında bor yataklarının %76 ülkemizde bulunuyor ve bu bizi BOP'un tam orta hedefine yerleştiriyor. Türkiye için tek tehlike bor değil Ortadoğu da kurulacak bir Kürt devleti de vardır. Olası bir Kürt devletinin kurulması demek Kars'tan Diyarbakır'a kadar olan bölümün Kürt toprakları olarak koparılması demektir.

Yıllardır ABD'nin bu proje için harcadığı para trilyon dolarları geçmiştir. MİT raporlarında Ortadoğu da ciddi bir silahlanma ve biyolojik silah üretimi bulunuyor. Dünyada ve Türkiye de ki birçok strateji kuruluşlarına göre şu anda müttefikimiz görünen ABD önce İran ve Suriye'yi sonra da Türkiye'yi işgal etmeyi planlıyor. Yani bu topraklar bir müddet sonra yeniden bir Kurtuluş Savaşı mücadelesini verecek gibi gözüküyor.

Bölge içinde, yanında ya da bölgeye yakın bir konumda kurulmuş olan bütün devletler daha fazla büyümek amacıyla Orta Doğu alanını kendi denetimleri altına almak ve böylece bir büyük imparatorluğu kurmak istemişlerdir. Orta Doğu bölgesi sahip olduğu konumu gereği böylesine büyük siyasal yapılanmalar için, elverişli olduğundan, büyümek isteyen devletler Orta Doğu alanında daha büyük bir Orta Doğu arayışı içerisinde olmuşlardır.

BOP projesinin Türkiye ile ilgili bağlantısına gelince; Ortadoğu’dan Büyük Ortadoğu’ya sürdürdüğü stratejilerinde Türkiye’ye “model” adı altında çeşitli roller veren ABD –Türkiye ilişkileri “stratejik müttefik” etiketi altında, ABD’nin stratejileri doğrultusunda sürmektedir. Soğuk Savaş döneminde, komünizm tehlikesine karşı Batı Bloku’nun cephe alanını üstlenen Türkiye, Soğuk Savaş ertesinde ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde Türk-İslam sentezini benimsemiş, 11 Eylül sonrasında da “ılımlı İslamcı-laik ülke” etiketi altında model ülke olarak gösterilmiştir.

Türkiye Ortadoğu’daki barışçıl tutumunu soğukkanlı bir şekilde devam ettirmek zorundadır.  
Bölgede yaşayan halkların gönüllerini kazanmalıdır. Barışçı tutum ve davranışını sürdürmelidir. Uluslararası diyalog ve görüşmeler de oldukça büyük önem arz ediyor.
Taraf olmaktan çok uzlaştırıcı taraf olmak çok daha önemlidir.
Bölgede söz sahibi olabilmek için medya gücü daha etkin kullanılmalıdır. Ortadoğu konusunda Türkiye çok daha ciddi çok daha aktif bir politika takip etmeli barışın sağlanması için devletler arası işbirliğini sağlamaya çalışmalıdır. Türk ve İslam dünyasının ortak tavrı oldukça önemlidir, bu birlikteliğin sağlanması için üstün çaba sarf edilmelidir. Türk İslam Birliği bölgenin can güvenliği olacaktır. Yoksa İsrail’i ve onun yandaşlarını durdurmak mümkün olmayacaktır. Allah Türk ve İslam aleminin yardımcısı olsun. İnsanlığın kurtuluşu da bu birlikteliktedir.