Bozok Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği’nden Gaba-saba günleri

Gaba-Saba Günleri sözünü duyunca elleham bek şaşırdınız. Şu Bozok Edebiyat Kültür Sanat Derneği’nin Başkanı Songül Yurdagül Aksoy var ya, hah işte Allah ona uzun ömürler, bol başarılar versin emi. Yav bu hanım başkan orijinal şivemizi, geleneksel kültürümüzü, otantik insanlarımızı, unutulan güzelliklerimizi köy köy gezip kendi imkanlarıyla o kadar güzel araştırıyor, duayen bilge yaşlıları teker teker buluyor, kültürel motifleri, etnografik aksesuarları ve ananevi detayları bir bir tespit edip, onların klavuzluğunda aslına en uygun formatta zenginliklerimizi ortaya çıkarıyor, yaşıyor, yaşatıyor, koruyor ve ilimiz adına da çok liyakatlı mükemmel tanıtımlar yapıyor.

Dediğim gibi tüm bu işleri de Yozgat adına kendi ekonomik imkanları ve ferdi gayretleriyle sürdürüyor biliyormusunuz. Bazı programları için çok cüzi miktarlar haricinde kurumsal hiçbir destekte alamıyor, gönüllü sponsor bulamıyor. Üyelerinin zaten güçleri belli, hemşehrilerimizin kültüre, sanata bakış açısı ortada. Ama yinede yılmadan çalışıyor, başarıyor ve yaptığı güzelliklerle o eşsiz geleneklerimizi fedakarca kayıt altına alıyor, sergiliyor ve unutturmuyor.

Bakın bu Yozgat Sevdalısı kıymetli Başkan buzamana kadar neler yaptı isterseniz bi hatırlayalım....

“Bozok’ta Çiğdem Pilavı Şenliği” adlı programına Türkiye’nin her ilinden onlarca siyasetçi, sanatçı, akademisyen, yazar, şair, iş, basın ve bürokratik camiadan renkli simalar davet etti. Her birininde eline Yozgat marangozlarına yaptırdığı kussükleri, cemekleri, kazgıçları verip Fakıbeyli’nin dağlarında tepelerinde gelep gelep “Çiğdem”, “Gatır Dırnağ”, “Oğsüz Oğlah”, “İt Dirsağ”, “Gullü Tapan” kazdırdı. Onları çalılara dizdi ve aynı misafirlerine köyündeki tüm evleri teker teker gezdirdi. Hepsinede bağırtı bağırtı çiğdem gezdirme tekerlemelerini söyleterek evlerden yağ, bulgur, sızgıt, ekmek toplattı. Kendi evlerinin avlusunda “Kupeli Gazan”larla muhteşem bir “Çiğdem Pilavı” pişirdi. Tüm köylülerini ve etraftan gelenleri çul serili sumat tahtası kurulu otantik sofralara oturttu. Bu yemeğin ortamını, bu şenlikteki duyguyu, coşkuyu, lezzeti, muhabbeti böyle bir-iki sayfayla anlatabilmek için inanın sihirbaz olmak lazım.

Yetmedi “Bozok’ta Hıdırellez Şenliği” adlı programına yine Türkiye’nin her ilinden onlarca misafir davet etti. “Ağrice” “Eğrice” de denilen bu gelenek ülkemizin hemen hemen her yerinde benzer ritüellerle ve bazı küçük ayrıntılı varyantlarda kutlanıyor. Ama unutulmaya yüz tutmuş bu güzel geleneğimizi de tekrar hatırlattı.

Yetmedi “Bozok’ta Hazın Günleri”….. Yine unutulmaya yüz tutmuş Yozgat öyün yemeklerimizi iyi bilen yaşlı bibilerimizi, hatta “Dağermen Çöraa” dediğimiz, “Tezek Ateşinde İsli Çaydannıh Çayı ve Çitilgi Otlu Daş Ocahda Südaşı-Ekmaaşı” dediğimiz çoban yemeklerini bilen yaşlı emmilerimizi de teker teker bulup derneğine getirtti. Hepsi yöremize ait eski lezzetlerimizle “Bozok’ta Hazın Günleri” adında efsane bir şenlik daha yaptı. Şimdi tarihe karışan ve hiç biri hatırlanmayan zor günlerin yemekleri “Çullama”, “Haside”, “Bozaş”, “Sütlü”, “Gırmızıaşı”, “Herle”, “düğürcük Aşı”, “Kesmeaşı”, “Baldırcan Börtlemesi”, “Bulamaşı”, “Bekmezli Yımırta”, “Guş Hamırı”, “Arabaşı”, “Gurgunne”, “Fıhare Aşı”, “Üzümlü Südaşı”, “Keme Aşı”, “Soğrümlük”, “Gabah Geri”, “Pırçalıh”, “Cızlama”, “Kulleme”, “Godana”, “Gurgunne”, “Suvannama”, “Mıhla”, “Derdine Yan”, “Guş Pilavı”, “El Gordülük”, “İt Azıdan”, “Hatın Aşı”, “Koremez”, “Cinni Gelin Çorbası”, “Tavıh Gotü”, “Mart Mantısı”,”Cıbır Mantı”, “Hesdele”, “Gatıhlı Aş”, “Bıdıh Aşı”, “Yımırtalı Omaç”, “Sığır Savan”, “Çiğleme”, “Bezdirme”, “Pahlavu”, “Sini”, “Hedik”, “Gavurga” ne gibi onlarca yemek, tatlı ve çerezleri bilen ustalarına yaptırıp, tarihi konaklarda kurulan yer sofralarında Türkiye’nin her yerinden davet ettiği kültür insanlarına birer birer tanıtarak ikram etti.

Yetmedi… “Bozokta Yarennik Gecesi” diye bir çoğumuzun hafızasından izleri bile silinen bir etkinlik daha yaptı. Yani bu gecenin mahiyeti gündüz imece usulüyle yapılması gereken rutin işler, muhteşem bir dayanışma anlayışıyla hep beraber yapılıyor, akşam ise hep beraber aynı sofraya oturulup yenen yemeklerin devamında mevcut sorunlar konuşuluyor, çözüm önerileri dinleniliyor, geleneksel hiyerarşiye ve saygı ritüellerine uygun bir muhabbet ortamı oluşturuluyor. Türkülerin, halayların, muhabbetin, şakanın doruğa çıktığı bu ortamda küslükler izole ediliyor, şükür dularıyla gece sona eriyor.

Yetmedi… “Bozok’ta Tel Tele Gecesi” diye bir kültür etkinliği daha yaptı. “Yarennik Gecesi” ne benzer bu kültürümüzdede ortaya kurulan bir sumat tahtasının etrafında beraber avuçlanarak elden ele sürekli dönderilip kıvırılan pişmaniye tatlısı ve helvası yapılıyor. Bu esnada söylenilen türküler, yapılan şakalar, çıkarılan orta oyunları, anlatılan hikayeler vs. tarifi doyumsuz bir muhabbete dönüşüyor ki, Oğuz törelerinden kalma bu zenginliğinde unutulmasına izin vermedi Songül Başkan.

Yetmedi Yozgat Gaba-Saba Günleri” … Kendi üyeleri ve misafirleriyle Mart’ın ilk haftasında “Yozgat Gaba-Saba Günleri” diye bir organizasyona daha imza attı. Diyeceksiniz ki bu “Gaba-Saba Günleri” de ne. Yaaa.. bah işte.. Hemen ben kültür insanıyım, araştırmacı yazarım, gelenek aşığıyım, hemşehri sevdalısıyım, akademisyenim, hemşehri derneği başkanıyım, kültür adamıyım ne demesini biliyorsunuz, amma “Gaba-Saba Günleri” ney onu bilemiyorsunuz bah.. Bakın Gaba-Saba Günleri’ni ben size şöyle anlatayım.

Biliyorsunuz ki, Orta Anadolu iklimi yazları çok kurak ve susuz, kışları ise ayazlı ve soğuktur. Mevsim yağışları az, harmanı-hasadı, emeği, zahmeti meşakkatli olmasına rağmen maalisefki ürünü bereketi verimsiz ve azdır. Bu kurak coğrafyanın eşsiz bir misafirperverliği, gönül dolusu cömertce bir paylaşım kültürü vardır.

Eskiden horantalar kalabalık, gelen giden, ağırlanan, uğurlanan misafirler çok olurdu. Gapıya gelen Sadağcı, Deşirici, Cingan, Bohceci bile hiçbir zaman eli boş gönderilmez, aksi durumlar günah ve ayıp sayılırdı. Onlara ikramsız, sofrasız, cimri davranmak, diğerlerinden ayırt etmek Türk geleneklerine tersti. İkramlar sadece misafire, dilenciye, çobana, yabana değildi herkeseydi. Gelenksel Seyirlik Köy Oyunları, çit-cubuk-ırgatlık işleri, imece usulü yardımlaşmalar, acı-tatlı günlerde yapılan dayanışma hepside yemekli, ikramlı ve hediyeli olurdu. “Çiğden Gezdiren”, “Saya Gezdiren”, “Deve Gezdiren”, “Bohluh Çiğniyen”, “Irgatlıh İşleyen” “Gunnükcü Getirilen””, “Çayır Biçen”, “Dırmıh Çeken”, “Patuz Atan”, “Bosdannıh Çapalıyan”, “Yığın Yığan”, “Pulluh Süren”, “Malağma Ahdaran”, “Bulgur Çeken”, “Hedik Çulu Seren”, “Çokelik Basan”, “Yorgan Kopüyen”, “Daş Dişliyen”, “Arpa Yolan”, “Mercimek Yolan”, “Bahce Belliyen”, “Bosdannıh Bozan”, “Pelve Gaynadan”, “Çokelik Basan”, “Yayıh Yayan”, “Duz Kesliyen”, “Davar Gırhan”, “Ahır Kermeliyen”, “Kumpür Soken”, “Pahla Yolan”, “Çeten Çatan”, “Sal Guran”, “Düven Goşan”, “Pulluh Burunnadan”, “Siyeç Vuran”, “Dam Loğluyan”, “Çorah Çeken”, “Ohuntu Dağadan”, “Hâbe Dönderen”, “Bekmez Gaynadan”, “Eşgi Çalhıyan”, “Erişde Kesen”, “Mantı Buken”, “Ekmek Eden”, “Pahır Galeyleden” vs. gibi bi gağnı iş, bi gağnı adam, bi gağnı ikram gerektiren işler olurdu.

Her hane bu ikram ve hürmetlerde kuralcı, geleneklerine bağlı ve sofrasına cömertti. Uygulama kriterleri o hane ve sahibinin asaleti ve erdeminin göstergesiydi.

Gel gelelim “Bozok’ta Gaba-Saba Günleri”ne... İşte bu kalabalık horantalar ve gelenleri-gidenleri kışlık hazınlarını ne kadar ıhdısatlı (Ekonomik) kullanırlarsa kullansınlar hesap edilenden daha çabuk tüketirdi. Kimse perişanlığını pek belli etmezdi ama zor ve kıt geçen uzun kışın sonunda bahara çıkılırdı ama nasıl çıkılır gelde bi onlara sor.

Cenab-ı Allah rızkında ve nimetinde yinede her zaman adildi. Bahar mevsiminin ilk günlerinde yani Martın ilk haftalarına tekabül eden günlerde doğa daha yeni yeni uyanırken, otlar çiçekler tek-tük boyunlarını gösterir ya; işte bu yeni yeni çıkan türlü türlü otları köyün hanımları fistanlarının üstüne takındıkları oynüklerini (Siyah Önlük) ucundan bellerine kıvırarak, ellerindeki uflahlarla (Büyük Ekmek Bıçağı) araziye çıkarlar. Hangi otu bulurlarsa toplayıp oynüklerine biriktirirlerdi. Bunlar “Madımak” olur, “Kuşkuş” olur, “Tekercen” olur, “Uğrunnuh”, “Efelek”, “Tohlu Başı”, “Gıcı Gıcı”, “Gelin Eli”, “Yemlik”, “Guzu Gulağ”, “Ağgıcı”, “Bosdan Gozeli”, “Davşan Gulağ”, “Pendir Otu”, “Camız Dişi”, “Yavrağzı”, “Satıul”, “EDbem Komeci”, “Eşşek Tikeni”, “Pahla Sapı”, “Fıttare”, Sormuh Gulü”, “Dana Gotü”, “Guş Elması”, “Emmığzı”, “Gavur Sirkeni”, “Gavur Madımalağ”, “Peygamber Gamçisi”, “Çıtlıh”, “Fadimağna”, “Geçi Dırvnağ”, “Goyun Mengili”, “Horuz İbiğ”, “Gızılca” olur bunlar biri orda biri burda yeni çıktıkları için akşama kadar dolaşsan ancak ve ancak bir pişirimlik ot çeşiti toplayabilirsin. Bunların oynükteki toplamınada “Gaba-Saba Öyünnüğ” denirdi.

Bu gaba-saba otlar o gün horantanın bayramıdır. Sabah pilav, akşam pilav anası dini ağlayan horantaya yeni bir lezzet, yeni bir ikram, zengin bir sofra olurdu. Gaba-Saba yemeğinin piştiği o gün mutluluk ve umut günü olarak kabul edilir.

Songül Yurdagül Aksoy Başkan ve derneği neden bu kadar başarılı biliyormusunuz. Dernek Danışmanlığında gerçek Profösörlerle çalıştığı için. Hani akademisyenim, halk bilimciyim, edebiyaçıyım, sosyoloğum, hemşehri derneği başkanıyım, kültür platformu yöneticisiyim, eğitimciyim, öğretimciyim, araştırmacıyım falan filan gibi havadan kapma ünvanlarla donatılı bir şey bilmeyen ama herşeye biliyormuş gibi atılıp yorum yapan tiplerle değilde, bu sefalet ve mutluluk günlerini tatmış, hayatı uygulayarak yaşamış, sevdiklerini kıtlıklardan esirgemiş, etrafıyla dayanışma içinde yaşamış, yaşattıklarını korumuş, iyi-kötü, kıtlık, bolluk günlerini görmüş, herşeyin kıymetini en iyi bilen yaşlı pirleri yani gerçek profösörlerden yardım alıyor. Bu değerleri köy köy arayıp bularak onlardan öğrendiği kültürü en orijinal halleriyle uyguluyor ve derneği ve Yozgat adına kayıt altına alıyor.

Kültürel araştırma ve tanıtma günlerinin tamamında yöre türkülerimizi söylettiriyor, sevdirerek dinlettiriyor, kendi şivemizi konuşuyor konuşturuyor, yöre ürünlerimizi tattırıyor tanıtıyor ve bu coğrayanın elit zenginliklerini teker teker bulup, kadim şehirlerle yarıştırıyor, yaptıklarıyla da biz hemşehrilerine sürekli saygınlık kazandırıyor.

Onu izlemeye lütfen devam edin. Hâa şunu da söyleyim. Acik durun, Yozgat kültürü adına daha neler neler yapacah Songül Başkan... Bozok Edebiyat Kültür Sanat Derneğini Türkiye’deki tüm kültür dernekleri özellikle demografik ve etnoğrafik tespitler açısından ilgi, takdir ve hayranlıkla izlerken siz norüyosanız alayıcığnız da bu güzelliklere bek ehmal duruyonuz. Biz kültür sevdalısı yazarlar olarak, Resmi Kurumlar, metropol kentlerdeki hemşehri dernekleri ve memleket sevdalısı işverenler farklı imkanlarınızla niye takip edip böyle kültür emektarlarına destek olmuyonuz. Ellehamki bu geleneklerimizin çoğu sizinde hafızalarınızdan silindi zaharki.

Yaşa Songül Başkan, “Bozok’ta Çiğdem Pilavı Şenliği”, “Bozok’ta Gaba-Saba Günleri”, “Bozok’ta Tel Tele Gecesi”, “Bozok’ta Yarennik Gecesi”, “Bozok Şiir Akşamları” gibi şehrimize ve kültürümüze tekrar kazandırdığın zenginliklerimiz için hepimizinde baştacısın ve herzaman gönüllerimizde olacaksın.

Ne Mutlu Yozgatlıyım Diyene..