Bozok

Bozok’ta mündemiç olan; bir platonun üzerine yayvan biçimde uzanmış ve burayı yurt edinmiş evvelemirde Türk göçerlerin, zamanla çiftçilerin “mekan” diye bellediklerinin çok ötesinde bir kimliktir, bu kimliğin içerisinde gizil kendilik bilincidir, ülküdür, gökle bütünleşmiş efkar-ı umumiyedir, dört bucağa yayılmış toplumsal hareketliliktir, özgürlüğe ve toplumsal kemâle daim meyyal olan kültürel tözdür, Oğuzluktur.
Bozok Anadolular için Ötüken’dir, kıyametçi düşüncelerin fethettiği zihinlerde buluşma noktası, Zülkarneyn’in evlatları için Beytu’l Makdis’dir. Bunca izahatın ötesinde Bozok, adab-ı muaşerete göndermede bulunur. Ancak söz konusu adab şehirlilikten değil doğa ile içiçelikten türemiştir, üstelik Bozok kendisini muayyen bir siyasi erkin etrafında kategorize etmiş bir hiyerarşik tabakalaşmaya adamış gibi görünmüyor. İlla bir düzen varsa bu dairevidir bunun merkezinde de Hak erleri vardır. Eşitlikçi ve egaliteryan tutum ve muavenecilik toplumun telosudur.
İslamiyet’le birlikte Bozokluluk (ya da geniş anlamda Oğuzluk) en iyi ifadesini Osmanlılarda bulmuş, denge noktasına gelmiş âli cenab gök erleri (alperenler ve ahiyan-ı rum ile) mâna bulmuş, sınırlı mekandan sıyrılmış, Anadolu ve Balkanlara hicretle kemale ermiş, İlay-ı Kelimetullahı Kızıl elma diye ünlemiş ve bunda Hakkın rızasını aramış, eşyanın hakikatine Yesevi’nin dizelerinde erişmiştir. Bireyselciliğin ve yozlaşmanın had safhaya vardığı bu dönemde Bozok, bencillikle ve kapitalist zihniyetle mayalanmış günümüz tüketim toplumundan farklılaşır.
Yüzeysel değildir, bir kökü ve derinliği mevcuttur. Son günlerde maalesef anlamını ve heyecanını kaybetmeye yüz tutmuş, sınırlı bir mekana hapsedilmekle akarı ve gideri olmayan bir göl gibi kirlenmiş, Gök’le irtibatlı erenlerini kaybetmiş, yitik hikmetini aramakta. İrfan erlerine karşı hala saygısını muhafaza etmekle birlikte; ilim, kültür ve sanatı içselleştirdiği müddetçe Oğuz Destanı’nda ve Dede Korkut Hikayelerinde izzetle sayılan ülkelere Gök kubbenin altında soluyan cümle insanlığa karşı Kurani ve insani vazifesini tamamlayabilir. Bu ruh Avrupalılık gibi sınırlı bir zihniyetin mahsulü değildir. Ancak bunun için yönlendirilmeye muhtaç.
Zira mitolojide Oğuz’un gökten indiğine inanılan Açina ile evliliğinden türeyen Bozoklar, Gök’le rabıtasını sadece Hak erleri ile devam ettirebilir. İnsanlık görevini böyle ifa edebilir. Bu görev Beyaz İnsanın yükü gibi yapısal olarak sömürgeci değil, merhum Yavuz’un tabiri ile hadimlik, hizmettir. Efendilik değil Hakka kulluk ve Hakkın tecellisi olan kullarına ve varlıklar hiyerarşisindeki cümle yaratılmışa köleliktir.
Bayrağın düştüğü yerden kalkacağı bilindiğine göre, Bozok’un torunları olan Kayılı Osmanlıların ülküsü ve Kızıl Elması ancak Bozoklular ile ilelebet yaşatılabilir. Şartların olgunlaşması Bozok erenlerini bekliyor.