Bu Yasakları Bize de Sorsalar ya (!)

Monşer: (1) Olmaz kardeşim, olmaz. Böyle devlet idare edilmez. Bizim sokağa çıkıp çıkmamamız bir kişinin iki dudağı arasında olamaz. Nerde devlet, nerde hükümet.

Odgurmuş: (2) Ne oldu yine hayırdır.

Monşer: Önce hafta sonu yasak yok gibi imada bulunuyorlar, Sonra akşam bir karar alınıyor İç işleri Bakanı açıklama yapıyor ve 15 ilde sokağa çıkma yasağı uygulanacak deniliyor. Ertesi günü oluyor Cumhurbaşkanı, sokağa çıkma yasağını kaldırdım diyor. Böyle devlet idare edilmez. Ya yasak koyacaksın, ya da koymayacaksın. Tam kendimi yasağa hazırlamışken bu kez de serbestliğe kendimi alıştırmam gerekiyor. Hiç bizi ve bizim psikolojimizi düşünmüyorlar. Sonra sokağa çıkmak isteyenler var çıkmak istemeyenler var. Serbes bıraksınlar ya da kayıt altına alsınlar. Sokağa çıkmak isteyenleri

bir ayırsınlar, sonra da sokağa çıkmak istemeyenleri de bir ayırsınlar. Sonra belki bu gün ben sokağa çıkmak istemiyorumdur. O zaman ne olacak.

Odgurmuş: Ama siz hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulandığı sıralarda da bir sürü laf ettiniz. “Hafta sonu sokağa çıkmayınca ne oluyor sanki. Bizi evlere hapsettiler,”, hatta “65 yaşını aşanlar için de olmadık laflar ettiniz. Yok, efendim, sadece 65 yaşını geçenler mi hastalık yayıyor. Evde çok sıkıldık, bizim günahımız ne. Birazda biz dışarı çıkalım” gibi uzun uzun tenkid, eleştiri ve mazeret ürettiniz. Yasak kondu diyorsunuz eleştiriyorsunuz, yasak kalktı diye yine eleştiriyorsunuz. Vs. vs.

Monşer: Olmaz, olmaaaz. Böyle olmaz. Bunlar diktatoryal yaklaşımlar. Yok, yasak yok efendim yasak kalktı. Hani devlet ciddiyeti. Biz devleti böyle mi idare ettik. Biz devleti böyle mi bıraktık size, Biz devleti böyle mi kurduk.

Sonra bir karar alınıyor, kimsenin haberi olmuyor. Kapalı kapılar ardında kime danışıyorlar, kime soruyorlar, kimin fikrini alıyorlar belli değil. Hani şeffaf olunacaktı.

Bak biz de her konuyu bilen ve her konuda kalem oynatan büyük bir yazar ve düşünürüz. Bize neden sorulmuyor. Yasak uygulayalım mı uygulamayalım mı diye. biz burada neyiz.

Odgurmuş: Bak şimdi ben de size hak verdim. Demek kararları alırlarken size sormuyorlar. Çok ayıp ediyorlar çok. Evet şimdi burada çok haklınız. Siz ki en az 10 tane okul bitirmiş en az 7-8 yabancı dil bilen ama Türkçeyi doğru dürüst okuyup yazamayan birisi olarak alınan her kararı size de sormalılar.

Demek ki sizin her konuda kalem oynattığınızı bilmiyorlar. O halde siz onlara öğretin. Ne yapacaklarını nasıl karar alacaklarını bir bir sıralayın. Uygulanıp uygulanmadığını da yakından takip edin.

Elbette her konuyu size sormalılar, onlar sizin ne menem büyük bir adam olduğunuzun farkında değiller demek ki. Siz ben bildiğim kadarıyla, İç siyaset, dış siyaset, strateji, taktik, güvenlik, jeopolitik, jeostrateji, Ortadoğu, Rusya, ABD ve tüm dünya siyasetleri konusunda uzmansınız.

Yine bildiğim kadarıyla siz sadece bir konuda eksiklikleriniz var o da kendi mesleğiniz.

Siz kendi mesleğinizi bırakarak, bu kadar önemli meslekleri nasıl, nerde, ne zaman edindiniz akıl sır alacak iş değil.

Bakın yine anlıyorum ki bu kadar çok birikiminiz olmasına rağmen size danışılmadan işler yapılması elbette çok taaccüp bir durumdur. Sizin kıymetinizi bilmeyen, sizi dağ gibi dururken fark etmeyen etkili ve yetkili ve de karar vericileri ben de onları protesto ediyor. Hatta kınıyorum.

Monşer: Çok teşekkür ederim beni bu hayatta anlayan, ve hatta benim kıymetimi bilen bir kişi varsa o da sensin. Gerçi biraz iğneli cümleler kuruyorsunuz ama bunun farkında olmadığımı zannediyorsan yanılıyorsun. Senin de belirttiğin gibi kendi mesleğimi biraz ihmal ettim.

Ben ne yapayım yani, ülkenin o kadar çok meselesi var ki kimse ne doğru teşhis koyabiliyor, ne doğru tedavi ortaya koyabiliyor. Bu yüzden ben olaya müdahale ediyorum. O değerli ve orijinal ve de gün görmemiş fikirlerimi açıklamaya çalışıyorum. Ben vatani görevimi yapıyorum. Sonra benim mesleğimin ne önemi var. Ülkenin daha çok ve daha çetrefilli meseleleri durup dururken kendi mesleğim konusunda kalem oynatmam bana yakışmaz. Kaldı ki ben kendi mesleğimden pek de memnun değilim. Benim mesleğimin diğer mensupları da hep böyle. Sosyal medyada biiiiz dünyayı idare ediyoruz. Bırakın Türkiye meseleleri, dünyanın da meselelerini çözmek için çabalar sarf ediyoruz. Bizim kıymetimizi bilmiyorsanız ben size sadece yuh diyebilirim

Odgurmuş: Helal olsun size, oturduğunuz yerden Türkiye’yi, Türkiye’deki tüm bakanlıkları, tüm kurum ve kuruluşlar, silahlı kuvvetlerini ve silahlı kuvvetlerimizin tüm operasyonlarını da buradan idare etmeye kalkışıyorsunuz.

Devletin ne kadar yapılması gereken işi varsa bize de sorulsun, bizim de fikrimiz alınsın diyorsunuz. Olmadı sosyal medyadan esip gürlüyor, herkesi gaflet dalalet ve hatta hıyanetle bile suçluyorsunuz.

Sonra siz ne biçim milliyetçisiniz, neden sakin olmuyor, olamıyorsunuz. Neden biraz bekleyemiyorsunuz, yapılan her işi muhaliflerin gözüyle değerlendiriyor. Mutlaka bir eksik bir yanlış buluyorsunuz. Ben bunu size yakıştıramıyorum. Sizin milliyetçiliğiniz zamana ve zemine göre veya iktidarda şu varken milliyetçiyiz ama bu varken milliyetçiliğimiz askıya alınır gibi hareket ediyorsunuz.

Dürüst insanlar ve samimi olarak milletini seven insanlar her durumda ve her halde milletini sevmeye devam ederler. Marksist solcular ve Fetö’cüler gibi uydurma belge ve bilgilerle ortalığı karıştırma çalışmalarına alet olmazlar.

(1)-“Monşer”:“Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet

(2)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.