Bu Zulme Sessiz Kalan İnsanlık Utansın !

(Ağlamadan okuyana aşkolsun!)
“Az önce telefonda sohbet ettik. Kayseri'de yaşayan ortanca ablam Elanurhinim Türkoğlu ile...
Doğu "Türkistan'dan göç ettiğimizde 9 yaşındaydım" diyor, devam ediyor.

"Herkes yakınlarıyla vedalaşıyor, ağlaşınyordu, çok uzaklara gidecekmişiz, bir daha dönermiyiz, dönmezmiyiz bilinmez diyorlardı. Bahar mevsimiydi, tabiat canlanmış ağaçlar çiçek açmış bahçemiz bir başka güzelleşmişti sanki o gün. Her şeyimiz kalacakmış, annem ağladıkça çok üzülüyordum. Hiç bir şey yapamıyorduk. Nar ağacında küçük küçük narlar fındık kadar olmuş; ceplerime alabildiğince doldurmuştum..."

Diye anlatıyor çocuk yaşlarda ayrılmak zorunda kaldığı göç hadisesini, devam ediyor:
“Eşim emekli olunca ilk fırsatta gitti vatanımızı akrabalarımızı ziyaret etti; Doğu Türkistan'a: Yıl 1997 kış mevsimiydi. Akrabalarla zor şartlarda geçirdiğimiz süremiz bitmiş ayrılık vakti gelmişti. Anneme söz vermiştim memleketin toprağından getirecektim.

Annemin doğduğu ev olan dayımın bahçesinden biraz toprak almak istedim. Toprak donmuştu, ellerimle kazıyıp küçük bir torbaya alabildiğim kadar toprak koyup Türkiye'ye getirmiştim. Annem vatanımızın toprağını getirdiğime o kadar çok sevinmişti ki: dualar etti, toprağı öptü, kokladı, defalarca gözlerine sürdü...

O topraktan bir tutam babamın mezarına serptim, bir tutamı annem vefat ettiğinde annemin mezarına serptim. Bir tutamı ben ölünce mezarıma serpmesi için oğlum Mir Türkoğlu na vasiyet ettim...” dedi.

Öyle duygu yüklü hatıralar ki bunlar; kıyısından köşesinden siz kıymetli dostlarla paylaşmak istedim.
Vatanın kıymetini bilin, vatan hasreti, akraba hasreti yaman bir şey ömür boyu öldürmez ama yakar, kavurur içinizi!.. .Dualarımız Vatanımız Doğu Türkistan'ın, tüm esir Türklerin kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin selameti içindir...(Nurala Göktürk -1.2.2023//Istanbul)

“Yüreğim yanıyor diyor gelinim yağmur, yağmış yaşlar dökerek.
Anamı, Babamı çok özledim, seslerine hasretim anne diyor hıçkırıklarla. Teselli edecek söz bulamıyorum, boynumu büktürüyor çaresizliğimiz.

“Ağlama yavrum, ağlama sabret Allah Kerim'dir, Rahimdir bir gün mutlaka kavuşacağız diyorum; boğazım düğümlenerek...
Bir benim gelin kızım mı ki hasret ateşinde kavrulan... Yüzlerce binlerce kızlar, kızanlar, analar, bacılar, gelinler ağlıyor!... Fakat düşman çetin, dünya gamsız, acımasız, ben çaresiz... Ne olur başımıza taş yağmasın Allah'ım...
(Nurala Göktürk-Doğu Türkistanlı Kardeşiniz )