Baba dostu Yusuf Bektaş’ın ve çok sevdiğim Fatma teyzemin damadı, canım arkadaşım Sabiha Bektaş'ın kocası Yakup Anık şu anda yoğun bakımda. Nörosarkoidoz hastalığı ile mücadele ediyor. 11 Temmuz'da baş ağrısı ile başladı; çift görme, bulantı, denge kaybı derken hastane süreci başladı. Aylarca hastanede kaldı; tahliller, röntgenler, MR'lar, PET'ler... Eve taburcu oluyor, rahatsızlanıp geri hastaneye dönüyorlardı, ama geçmeyen baş ağrısı devam ediyordu. Canım kardeşim Sabiha'nın sosyal medyasına attığı videolardan sürekli takip ediyorum. Çok güzel bir aşkla, sevgiyle birleştirdiler hayatlarını. İkiz yavruları oldu, Ekin ve Ecrin. Sabiha, her şeyden önce mükemmel bir anne; ana sınıfında benim öğrencilerimdi ikizcanlar. O kadar tatlı, o kadar efendi, hanım hanımcıklar ki, muhteşem evlatlar yetiştirdiler. Lise çağına geldiler. Sabiha, hastane sürecinden eve döndüğünde bile, o yorgunluğuyla evlatlarına pasta, börekler yaptı, yavrularına kurslarına götürdü, hiç ihmal etmedi. Yakup abinin yanından bir an olsun ayrılmadı; o kadar güzel baktı, ilgilendi ki. İyi günde kötü günde sözünün arkasında durdu, hem de öyle sağlam durdu ki, bir gün olsun of demedi. Enerjisi, gülen yüzüyle hep moral oldu eşine. Gözünün içine baktı. Bir dediğini iki etmedi; içi ağlasa da, moral oldu kocasına. Arabalarda yattı, sabah koşarak yanına gitti, yanına gülen yüzünü hiç düşürmedi. Videolar attı; bizi bazen ağlattı, bazen güldürdü. Sevgililer Günü'nde attığı videoda, Yakup abinin tanıştıklarında ona söylediği şarkıyı hastane odasında birlikte söylüyorlardı. O kadar duygulandım ki, o gün bir mutluluk fotoğrafımı paylaşmadım. Sabiha'nın içi yanarken, ben gözüne sokamazdım mutluluğumu. Sabihayla konuştuğumuzda, "Ben bu kadarını yapamazdım, bu kadar enerjik, dik duramazdım," dedim. "Helal sana," dedim. İstanbul'a gittiğimde Sabihayla buluştuk; beni çok güzel yerlere götürdü, fotoğraflarımı çekti. Bir geldiğinde, "Bize de gel, Yakup'la tanış, seni bekliyor, çok mutlu olur," dedi. Yakup abiyle hiç tanışmadık ama inanıyorum ki tanışacağız, gezeceğiz. Sabiha'nın çok güzel bir ailesi var. Turgut abi, elini hiç çekmedi kardeşinin üzerinden, abi gibi abi. Ebru, gelinden öte kardeş oldu onlara. Zehra ablam, şahane bir abla; o kadar hanım, o kadar naif ki. Fatma teyzem, Yusuf amcama diyecek yok; herkes çok sever onları. Hep birlikteler, birbirlerine sıkı sıkıya bağlılar. Canım Sabiha, o kadar yoruldu ki; bedenen değil, ruhen yorgun, kafası yorgun. En son Sabihayla konuştuğumuzda, "İyileşemeyeceğim," diye çok ağlıyor, Yakup dedi. "
İyileşecek, iyi olacak, çabuk pes etmeyecek. Çok çekti ama bugünler de geçecek; çocuklarının mutlu gününe beraber şahit olacaklar. Hayal ettikleri Umre'ye gidecek, beraber yaşlanacaklar. Biz seneye bugünleri hatırladığımızda, "Bu da geçti Sabiş," diyeceğiz. Birbirlerine söyleyecek şarkıları, gidecek yolları, el ele gezilecek yerleri var. Hayalleri var, gözlerinin içine bakarak bitmeyecek sevgileri var. İzleyecek filmleri, okuyacak kitapları var. Yaslanacak omuzları, başını koyacak dizleri var. Sabahları birlikte uyanıp, gece birlikte uyuyacak günleri var. Birbirlerine anlatacakları birikmiş konuları var. Çocuklarının mezuniyetleri, Ekin'in askerliği, Ecrin'in düğünü var. Birlikte yaşlanacakları bir Ege kasabası var belki. Ah, canım Sabiham, o kadar güzel baktın ki Yakup abime; her eş senin gibi olsa. Ama sabret, sabrın sonu selamet; buna canı gönülden inanıyorum. İyileşecek, bırakmayacak sizi. Dayanacak, Yakup abi. Dualarımız onunla, her gün duamda, duamızda. Bu yazıyı okuyan herkesten dua bekliyoruz. İyileşsin, yuvasına dönsün, bu günler geçip gitsin. Dayan, Yakup abicim, sen başarırsın; neler atlattın, bunu da atlatacaksın. Benim umudum var, iyileşecek, yoğun bakımdan çıkacak, hepimizin yüzünü güldürecek. Allah'ım, Yakup abiyi Sabiha'ya, yavrularına bağışla, amin.