Büyüklere Masallar – 4

Saatçi Şakir abi’nin öncülüğünde, “Mutfakgaz çağ atlatmıştı” Yozgat evlerine…
Bu sıralarda babamla, Şükrü amcam da, Erbazlar olarak ortak olmuşlar,
Kapalıçarşı’da, halı, kilim, dikiş makinası derken işlerini yavaş yavaş büyütmekteydiler…Tüp gaz işinde de Mutfakgaz’dan sonra kurulan birçok firma Anadolu’da bayilikler veriyordu. Erbazlar’da, Mobilgaz’a bayilik başvurusu yaptılar.
Ancak Mobil akaryakıt şirketinin Yozgat bayii, Yumurtacıların Hasan Ağa (Doğruyol) ve
Hafız Ahmet Ağa (Karaman) ortaklığı olan, Doğman Kollektif Şirketi idi.Mobilgaz bayiliği için de Yumurtacılar’ın şirketine öncelik veriliyordu.
Bu nedenle bizimkilerin bayilik başvurusu reddedildi.Babam Yumurtacıların Hasan Ağa’ya gitti, durumu anlattı…Elinde her türlü maddi imkânı olan Hasan Ağa, bir iş adamı olarak böyle bir fırsatı kaçırır mı?Eline kadar gelmiş bir ekmeği bir başkasıyla bölüşür mü?Açar bir dükkan daha, parası var, pulu var. Doldurur malı, koyar başına da bir eleman, tıkır tıkır yürütür ve para kazanır.
“Ben de olsam böyle yapardım” deyişinizi duyar gibiyim…Ama öyle olmadı…Yumurtacıların Hasan ağa, babamın önüne düştü, birlikte Ankara’ya Mobil şirketine gittiler…Hasan emmi nasıl ettiyse etti,Mobilgaz bayiliğini Hasan Doğruyol-Bekir Erbaz ortaklığı olarak aldı!İlk birkaç ay faturalar bu iki isme kesildi..Sonra Hasan emmi ortaklıktan ayrıldı… Bir kuruş menfaat gözetmeden…Sırf genç insanların önünü kesmemek, aksine desteklemek gerektiğini,bir ekmeği bırak bölüşmeyi, tümüyle başkasına bırakabilme kadirşinaslığını,o çocuk yaşlarımda ben, Hasan emmi’de, nam-ı diğer Yumurtacıların Hasan Ağa’da gördüm.Ağa’lık ta böyle bir şeydi demek ki…Mekânı cennet olsun…Mobilgaz bayiliğine de böylece başladık ama ne başlama!Kazalara, köylere varıncaya kadar harıl harıl Mobilgaz satıyoruz..Tabii ki ben satmıyorum, yaşım ne, başım ne o zaman… İlkokuldayım daha…Ankara’ dan gelen malı, daha Kapalıçarşı’ya indirmeden, ambalajlarıyla alıp gidiyordu müşteriler…Bu arada bir şey daha gerekli oldu…Bu üç gözlü ocakları evlerde koyacak yer yok…Yeni binalarda belki mutfak tezgâhına konulabilirdi, ama kaç tane yeni bina vardı ki o zaman Yozgat’ta…Yere konulsa alçak oluyor, kimi çeyiz sandığının üstüne, kimi bir masa ütüne koyuyordu ocağını…Buna çare de demirci ustaları Ali ve Erdal Dişlitaş kardeşlerden geldi…Önce Tol Çarşı’da, sonra Sanayideki demir atölyelerinde 10mm lik nervürlü inşaat demirinden üçlü ocaklar için ayak ürettiler… Üstünde ocak, altında tüp, eğilip doğrulma derdinden de kurtuldu analarımız…Hemen bir de örtü diktiler dallı, güllü basmalardan ocaklarının ayak kısmına…Yenilik, yeniliği getiriyordu…Şimdi de ocakların üzerinde çörek börek yapmak için Marathon denilen fırınlar icat olmuştu…Bu günün mikrodalga fırınlarına benzer, alt tarafı ocaktan ısı alması için açık bırakılmış bir fırın…Neden bilmem pek rağbet görmedi…Ama benim çok işime yaradı Marathon…Yaz tatillerinde Kapalıçarşı’nın önüne yerleştiriyordum marathonu,Büyükcami’nin oralarda bir yerlerden,Karıncınınoğlu’ndan yarım kalıp buz alıyor, marathona yerleştiriyordum.Sonra şekerci Şükrü (Bozkuş) abinin hesabına, ağabeyi Mehmet Bozkuş’unEski Üzüm Pazarı’ndaki gazoz imalathanesinden bir-iki kasa gazoz alıyor,marathonun alabildiği kadar buzların içine yerleştiriyordum gazozları…Yani fırına, buzdolabı muamelesi yapıyordum.Yozgat’ın o kısa yaz günlerinde, buz gibi gazoz sunuyordum müşterilerime…Haa! Bir de limonata masalım var ki o da sonraya kalsın…
Selam ve sevgilerimle…