“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış” sözünün sahih hadis olup olmadığı tartışılıyor?
Hadis olarak nakledilen bu sözle insanı tembellikten uzaklaşmaya, gerek geçici dünya hayatı gerekse ebedi olan ahiret hayatı için gayretli olmaya, insanları çalışıp çaba göstermeye teşvik amacı vardır.
Bu ifade dünya için olsun, ahiret için olsun, yapılacak işlerin ciddiyetle ele alınması gerektiğini anlatır. Yarın ölecek olan insan, bütün dünyevi işlerini unutur, samimi ve ciddi bir şekilde ahiretine yönelir. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışan insan da, sağlam ve dayanıklı, güzel işler yapması gerektiğini düşünür. Bu yönüyle bu söz hem dünya hem de ahiret işlerini, özenle yapmak gerektiği ifade eder.

Bu ifadelere benzer tarzda şöyle bir hadis daha var: “Kendini hiç ölmeyecek zanneden kişinin çalışması gibi (dünya için) çalış, yarın öleceğini zanneden kişinin korkması gibi (günahlardan) kork."
“Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyendir” hadisi benzer bir hadistir." (Kenzül Ummal. C.3.s.238. 6336).

Bu ve benzeri hadisler, İslamın dünya ve ahiret arasında denge kurması gerektiğini gösteren hadislerdir. İslam ne hristiyanların ruhbanlık anlayışı gibi tamamen dünyayı terk etmeyi; ne de yahudilerin dünyaya tapacak derecede hırsla dünyaya saldırmalarını kabul etmemektedir. İslam, insanlara hem dünya için, hem de ahiret için çalışmalarını tavsiye etmektedir. “ Veren el alan elden üstün (daha hayırlıdır)” buyruğu da bu anlamda çalışıp kazanmayı öğütlemektedir.
Burada bu manaları teyid eden şu ayetleri de hatırlayabiliriz:
“İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, “Rabbimiz! Bize (nasibimizi) dünyada ver” derler; böyle kimseler için Ahirette bir nasip yoktur. Onlardan öyle kimseler de vardır ki, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, Ahirette de iyilik ver ve bizi ( cehennem) ateş azabından muhafaza eyle” derler.” (Bakara, 200-202)

Yine Kur’anda, Karun’a nasihat edenlerin şöyle dediği zikredilir:
“Allah’ın sana verdiği servet ile ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma; Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et.” (Kasas, 77)

Yani insanoğlu: dünyaya dalıp ahireti, ebedî hayatı unutma! Allah'ın (c.c.) sana dünyada verdiklerinden istifade ederek, bunları yerli yerince kullan. Ebedî saadeti elde etmeye bak. Dünyadan nasibini, yani burada yaşadığın sürece ondan yararlanmayı da ihmâl etme... Dünyada ne kadar kalacaksın, aşağı yukarı bellidir. Bu fani hayat için çalışmanı, ebedi- sonsuz olan ahiretinle aynı tutma. Birinin gölge misali geçici, öbürününse sürekli olduğunu bilerek çalış... Gaflete dalmaktan ve tembelliğe düşmekten de sakın!

Bu ve benzeri ifadeler, İslam'ın dünya ve ahiret arasında denge kurması gerektiğini ifade eden açıklamalardır. İslam ne Hristiyanların ruhbanlık anlayışı gibi tamamen dünyayı terk etmeyi, ne de Yahudilerin tapacak derecede hırsla dünyaya saldırmalarını kabul etmemektedir. İslam, insanlara hem dünya için, hem de ahiret için çalışmalarını tavsiye etmektedir.

Halk arasında çalışmanın da ibadet sayılacağı şeklinde bir düşünce hâkimdir. Bu kanaat, farzında ve ibadetinde ihmallik gösteren birçok insanın siperi hâline gelmiştir. Böyleleri, “Dinimizde çalışmak da ibadettir. Ben çoluk çocuğumun rızkını temin için çalışıyorum.” bahanesiyle tembelliğini örtbas etmek isterler. Aslında çalışmanın ibadet sayıldığı doğrudur. Ancak bu, farzların yerine getirilmesi konusunda ihmal ve tembellik gösterilmemesi ve haramlardan kaçınılması şartına bağlıdır. Nitekim iki namaz vakti arasında kalan diğer saatlerin, vakit namazları kılındığı takdirde bir ibadet şekline geleceği ve iki namaz arasında işlenen günahların affedileceği verilen müjdeler arasındadır.

Çalışma bir nevi ibadettir. Ama çalışma, dürüst ve Allah’ın emrine uygun olarak ibadetle beraber olunca sevap sayılır. İbadetle değerlendirilmeyen ve derinleştirilmeyen çalışma, ibadet değildir. Beş vakit namazını kılan ve bu namazlar arasında hayatını helal ve mübah işlerle süsleyen bir insanın iş hayatı da ibadet olur. Evet, namaz kılan bir insanın kazmasını yere vuruşu, bağını budaması, hatta tarlasına gübre atması dahi ibadettir. Hadis-i şerifin ifadesiyle, böyle birinin, "Hanımının ağzına bir lokma koyması sadaka olur" (Buhari, İman 41; Müslim, Zekât 48) ve ona sevap kazandırır.