Çanakkale şehitlerini rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz!.
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.!
Bir hilal uğruna, Ya Rab ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer,
Ne büksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i,
Bedri’n aslanları ancak, bu kadar şanlı idi..
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın!..”
Çanakkale Ruhunu iyi anlamak gerekiyor! Neden Çanakkale’yi seçtiler, niçin geldiler, neden top yekün saldırdılar, bu gücü nereden topladılar, Gelibolu Yarımadasını neden Cehenneme çevirdiler ve nasıl bir İman gücüyle durduruldular?
Hangi imanın, hangi gücün karşısında pes edip, Geldikleri gibi gitmek zorunda kaldılar? “Çanakkale Geçilmez!” dedirten, Çanakkale Destanını yazdıran Mehmetçiğin mücadelesi nasıl sonuçlandı? Böyle bir imanın yenilemeyeceği nasıl anlaşıldı?
İşte bütün bunlar Çanakkale’de gizlidir; “Çanakkale Geçilmez! “ anlayışında gizlidir!...
“ Boyabatlı Ömer oğlu Mustafa
Yazdı bu destanı girerken safa,
Muradı gitmekti arşı tavafa,
Bugün bizden vatan razı olacak,
Nefer şehit, ordu gazi olacak!”
Dağlara adını yazdıran yiğitlerin destanını tarih anlatmaya devam ediyor!..”Artık Sarıkamış, Çanakkale, Galiçya, Sakarya, Dumlupınar...şehitlerinin yanına gitmek ve ot tıkadıkları yaralarının üzerine gözyaşlarımızı akıtmak, onların canları ile verdikleri selamı almak zamanıdır!..”
“Onlar bizim hür ve bağımsız yaşamamız için hayatlarını verdiler.
Onları unutarak yaşamak esir yaşamaktır. “Unuttuğumuz her şehit düşmana teslim edilmiş bir siperdir.” Vatan için şehit olmuş insanları unutmak vatana ihanettir!...”
“Beş yerde yaram var yazamam mektup
Çoktandır oğlumdan haber yok deyip,
Elin beş vakit namazda açıp,
Kendini kedere salmasın Anam!”
“62. Alay 1. Tabur başçavuşlarından Yozgatlı İsmailoğlu Rıfkı 23 Eylül 1916 da yaralı bir şekilde götürülürken alay komutanına yalvarıyor:”
Aman Efendim, Bölük komutanı şehit oldu.
Yardımcısı Bilal Efendi şehit oldu, ben bölüğe ancak yarım saat kumanda edebildim; yaralandım.
Ne olur Allah aşkına cepheye bir komutan yetiştirin!...”
Doğru bir taleptir; çünkü o cephe düşmemelidr; çünkü o cephe dimdik ayakta kalan son kaledir, o cephe şanlı vatandır!...
“Havada bulut yok bu ne dumandır!
Köyde bir ölüm yok bu ne figandır,
Şu Yemen illeri ne de yamandır,
Ah o Yemendir, gülü çemendir,
Giden gelmiyor, acep nedendir?”
Bir Alman subayı yüksek bir yere çıkarak Türk esirleri takdim ediyor: “Bunlar Türk subayları! Çanakkale’de düşmanı denize dökmüşler. Rus Cephesinde savaşırken esir düşmüşler. Oradan kaçmışlar ve şimdi yine cepheye gitmek üzere bir an önce Anadolu’ya ulaşmak istiyorlar!.
“Bu Millet ölmez! Yaşasın Türk Milleti!...”
Semalardan tekbir sesleri geliyor,
Şehitler Allah’a yükseliyor!
Üstünde titreşen bin figanı zar,
Bu gece gök baştanbaşa kanlı bir mezar!”
Çanakkale ruhunu anlatmak zor! O imanı tarif etmek zor.
Bu millet Çanakkale’yi ve Çanakkale şehitlerini unutarak yaşayamaz!..
Milli Mücadele ruhunu genç nesillere anlatmak zorundayız. Cennet Anadolu’nun kolay kazanılmadığını, korumanında bir bedeli olduğunu anlatmak zorundayız.
Çanakkale şehitlerini, Milli Mücadele şehitlerini ve tüm şehitlerimizi minnetle, şükranla anıyoruz!...
Ruhlarına binlerce Fatihalar yolluyoruz!..