Ahmet Nazım Kafaoğlu Bir sabah bir posta gelerek beni kumandanın istediğini bildiriyor. Vardığımda şöyle bir emir alıyorum: Emirde deniliyor ki, Niyazi Bey gelmiştir. Bunu tevkif edin. Pek tabii ki emir mühim. Bu emri yerine getirmek bizim için de bir vazife, zira Niyazi Bey gelmiş, müfrezesine katılmıştır. Bunu tevkif etmek kolay bir mesele değildir.
Ne yapalım? Hayatımız pahasına da olsa aldığımız emri yerine getireceğiz. Yanıma seçme on tane Yozgat delikanlısı alarak Niyazi Bey’i kollamaya başladım. Bir fırsatını bulup tevkif edecektim. Niyazi Bey’e çarşıda rastladım. “Hoş geldin.” falan dedim. Fakat “Sizi tevkif ediyorum.” diyemedim. Çünkü Niyazi Bey’in yanında da müsellah on tane seçme çete vardı. Ama “gerçi bad-ı abad” (her ne olursa olsun) peşini bırakmadım. Nihayet öyle olmuştu. Beraberimdeki neferlerden biri gelerek Niyazi Bey’in mahiyeti ile beraber hamama girdiğini söyledi. Bundan daha müsait fırsat bulamazdım.
Derhal hamama vardım. İlk iş olarak silahlarını aldım. Dışarıda bir nöbetçi vardı. Onun elinden silahını alarak tevkif ettim. Artık Niyazi Bey’e emri tevdi edebilirdim. Hamama girdim ve tevkif kararını tevdi ettim. Aldığım cevap şu idi:
—— “Bu kararın niçin dışarıda tevdi etmedin?” dedi.
Cevap verdim:
—— “Burada buldum, burada söylüyorum.”
Hamamdan çıktıktan sonra kaymakamın yanına getirerek tevkif ettim. Sıkı tertibat alarak müfrezesi ile temasa imkân vermedim. Bundan sonra kumandana gelerek vaziyeti anlattım. Kumandan yine Hacı Vasfi idi. Memnundu, çünkü hayatı mevzubahisti. Derhal bir yaylı tuttuk, bir gün sonra Emin iki subay nezareti altında Niyazi Bey’i mevkuf olarak kuvvetli bir müfreze ile Yozgat’a sevk ettik.
Niyazi Bey’in mani Şarlı İsmail Çavuş’tan aldığı kırat, yaylanın gerisinde bağlıydı. Yanında iki de emir eri vardı. Niyazi Bey madenden 2 km ayrıldıktan sonra atının değirmeni yanında, yanındaki iki zabit su dökeceğini ifade ederek yaylıdan iniyor. İner inmez atını çekiyor ve üstüne biniyor. Yanındaki zabitlerden biri Yozgatlı Hakkı Efendi’nin Mahmut, diğeri de Arnavut Çolak Nazım isminde biriydi.
Niyazi Bey atına bindiği sırada Yozgatlı Mahmut Bey tüfeğini alarak kısa bir yoldan Niyazi Bey’in geçeceği yolu kesiyor. Çünkü sevilen bir adam olduğu için Niyazi Bey’in bu hareketine müfreze müdahale etmiyor. Ata binen Niyazi Bey emir eri’nden aldığı filinta ile dört nala madene geri dönüyor. Mahmut Bey’in önüne pusu kurduğundan haberi yok. Tam Mahmut Bey’in pususu hizasına vardığı zaman, Mahmut Bey’in attığı birinci kurşunla at yıkılıyor. Mahmut Bey el çabukluğu yaparak ikinci bir ateşle Niyazi Bey’i yere seriyor.
Bu esnada silah sesleri madende işitiliyor. İlk akla gelen, müfrezesinin müdahale ettiği sanılıyor. Fakat hadise mahalline vardığımızda görüyoruz ki, Niyazi Bey bir tarafta, atı bir tarafta cansız yatıyor. Niyazi Bey’i vuran Mahmut Bey, benim makineli tüfek takım kumandanımdı. Hadise mahalline vardığımda Mahmut Bey beni bir tarafa çekerek, Niyazi Bey’in üzerinden 1400 altın, 1600 evrak-ı nakliye çıktığını söylemiş ise de bu paranın kuruşuna el sürülmeden kumandana verilmesini kendisine hatırlattım.