Çâre’nin farkında mısınız?

Çiçekler içinde dört mevsim de açan var mı, bilmiyorum ama Çâre’miz her mevsim sadece bir kere açıyor çiçeklerini. Çâre dergisinden bahsediyorum. Yozgat Sorgun merkezli olarak kıymetli genç yazar arkadaşımız Mustafa Mete yönetiminde çıkıyor. Dört ayda bir yayınlanıyor şimdilik. 5. sayısı ocak ayı başında çıktı. Yeni tasarımıyla ve dopdolu olarak hem de. Ülkemiz edebiyatından çok önemli isimler yer aldı bu son sayısında.

Mutafa Mete kardeşimiz bu sayıda çok güzel bir ortam oluşturmuş. Ülkemizin önemli kalemlerini bir araya getirmiş. Derginin kapağında iki hemşehrimiz var; iftiharımız Mustafa Çiftci bir öyküsüyle ve kıymetli şair İsmail Karakurt da bir şiiriyle karşılıyorlar okuyucuyu. Daha kimler var derseniz; Ali Ayçil, Mustafa Uçurum, Ali Bal, Ömer Faruk Ünalan, Kâmil Büyüker, Hüseyin Akbaş, Dr. Mehmet Güneş, Mustafa Mete, Şahin Çarkçı ve daha buraya alamadığım pek çok isim. Ayrıca biz de bir yazımızla yer aldık. Diğer sayılarda Allah izin verirse bu kadroya başka güçlü kalemlerin katılacağı kanaatindeyim.

Yozgat’ta rahmetli Ali Tavşancıoğlu’nun Kün Edebiyat dergisinden sonra çıkan son dergi Çâre. Kün Edebiyat dergisi ancak beş sayı çıkabilmişti. Sebep belli: yeterli maddi ve manevi destek görememesi maalesef. Fennîleri, Hüznîleri, Abbas Sayarları ve daha nice güçlü kalemleri yetiştirmiş bir şehirde yeniden güzel şeyler söylenebilmesi için Çâre’ye sımsıkı sarılmamız gerekiyor. Dergiler birer okuldur, buralardan nice yetenekli yazarlar, şairler ve fikir adamları yetişmiştir. Bu dergiler kültür ve edebiyatımızın kayıt defterleri gibidir. Hevesli gençlerin yetişmesi için de güzel bir fırsattır. Ancak gençliğe bu derginin ulaşabilmesi için özellikle sevgili meslektaşlarımın yani öğretmenlerimizin dergiye ilgi göstermeleri çok önemli. Bu dergi her kuruma özellikle her okula girmeli diye düşünüyorum. İsteyenler dergiye Yozgat’ımızın güzide mekânlarından Sahaf Kitap Değişim dünyasında ulaşabilirler.

Türkiye’de dergicilik zor iştir, özellikle edebiyat dergiciliği. Güçlü bir abone sistemi kuramayan dergilerin ayakta kalması gerçekten zordur. Amiyane tabirle vara yoğa para verirken ayda en azından bir dergi almak zor olmasa gerek, hele de senede sadece dört sefer çıkan bir dergi içinse hiç de zor değildir diye düşünüyorum. Bir de bu dergilere emek verenlerin bu işten para kazandıkları da sanılmasın, aksine bu güzelliği yaşatabilmek için ne fedakârlıklar yaptıklarını ancak kendileri ve yakınları biliyorlar.

Yazımızı Çâre’nin son arka kapağında yer alan Mustafa Mete’nin “Perdeyi Aralamak” başlıklı yazısının son paragrafıyla bitirelim: “Bir çâre perdeyi aralamak. Kırgın kalelerimize, yalnızlık duvarı dibinde ağlayan ruhumuza. Terk edilmiş duygulara. Kuşlar gibi uçmanın tadına varmak isteyen, yağmuru bulutlar üstünden seyretmek isteyen kalbimize. Perdeyi aralamak, seyretmekten, çok daha fazlası, eğer perdeyi aralayabiliyorsak.”

Perdeyi aralamanız dileğiyle, hoşça kalın.