Çocuk Edebiyatında Şiddet

Çocuk edebiyatı, genel edebiyat içinde hiçbir ayırıma tabi olmaksızın yer alması gereken edebi türlerden olmasına rağmen; somut-soyut ilişkisi, anlama-algılama gücü hesaba katılmadan, çocuk psikolojisi ve kısaca çocuğa görelik dikkate alınmadan oluşturulamaz.

Çocuklara yönelik film, oyuncak ve kitaplarda şiddet içerikli unsurları göz ardı edemeyiz. Bunlar, çocukların ruhsal dünyasını etkileyen olumsuz birer etkendir.

Çocuk edebiyatı eserlerinde; dövmek, vurmak, öldürmek, dayak atmak, tuzak kurmak, müdahale etmek, hapsetmek ve işkence etmek gibi fiziksel şiddetle birlikte; beddua etmek, lakap takmak, küfür etmek, tehdit etmek, bağırmak ve argo sözcüklerle hitap etmek de şiddetin başka bir yönünü oluşturmaktadır.

Dokunmak, tahrik etmek, aldatmak ve cinsel içerikli söz ve hareketlerde çocuk edebiyatı içerisindeki şiddet içerikli metinleri oluşturmaktadır. Hayvanların birbirlerini parçalayarak yemesi, avcıların hayvanları öldürmesi ve haz duyarak parçalaması, cadıların olağanüstü güçle diğer canlılara zarar vermesi, üvey anne azabı vs gibi anlatımlar, edebi eserlerdeki şiddete örnek gösterilebilir.

Edebi eserdeki karakterlerin problemleri şiddet yoluyla çözmesi, özellikle kahramanların amacına şiddet yoluyla ulaşması çocuğa yapılmış kadar etki edebilmektedir. Bundan dolayı, yetişkinler için yazılmış şiddet içerikli tarihi hikâyeler ve masallar gibi şiddet içerikli eserlerin çocuk kitabı formatında sunulması uygun değildir. Her şeyden önce geçmiş dönemlerin yaşantısıyla günümüz insanının yaşantısı, olgu ve olaylarına bakış açısı aynı değildir. Geçmiş kültürümüzde var olan masallar, destanlar ve öyküler çocuğa görelik kıstaslarına uygun olarak yeniden ele alınmalıdır.

Edebi eserlerdeki karakterlerin fiziksel özürlerinden dolayı aşağılanması da başka bir şiddet türünü oluşturmaktadır. Her canlının olduğu gibi kabul edilip normal yapıda olması gerektiği düzeyde kelime ve cümle kullanılmalıdır. İradesi dışında sahip olunan eksikliğin, hiçbir insanın isteyeceği bir durum olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Her sözcük çocuğun gelişimine, kişiliğine, olgunlaşmasına, kendini tanımasına katkı sağlayacaktır. Onların ruhlarında derin yaralar açabilecek, kişilik gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilecek anlatımlardan sakınılmalıdır. Gerçeklerle yüzleşmesini düşünürken çocuğun psikolojik yapısı göz ardı edilmemelidir. Yaşının üstünde bir duygu yoğunluğu çocuğu olumsuz yönde etkileyebilir. Acıma veya korku yönünde duygu yüklemesine sebep olacak anlatımlardan sakınılmalıdır. Çocuğa görelik ve hitap ettiği yaş grubuna uygun dil kullanmayı gözden ırak tutmamak gerekir.

Çocuğa görelik, onun yaşam alanını kapsar. Çocuğun yaşam deneyim alanı dışında, onda olumsuz ruhsal etkiler yaratacak; öldürme, yaralama, taciz, tecavüz gibi olaylara çocuk kitaplarında yer verilmemelidir.

Çocuklar gerçek hayattan soyutlanamaz ancak hayatın gerçeğindeki olumsuz durumlar, olumlandırarak değil dikkat çekmek veya ders çıkarmak için verilebilmelidir. Çocuk kitaplarında işlenen şiddetin amacı, çocukları benzer durumlara karşı neler yapılması gerektiği konusunda duyarlı kılmak ve şiddete karşı bir anlayış oluşturabilmek için olmalıdır. Onları, şiddetin tek çare olmadığını ve şiddete başvurmadan da birçok çözüm yollarının bulunabileceği hususunda yüreklendirmelidir. Örneğin, korku insani bir duygudur, yazar korkutmak için değil, korkuyla baş etmenin yollarını sezdirmek için vermelidir. Ölüm duygusunu belirli yaşlarda vermekle birlikte “öldürme” fikrinden uzak durmak gerekir.