Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında geleceği yakalamak -2

17 Şubat 1926 ‘da Türk Medeni Kanunu kabul edildi ve 6  Şubat 1928 ‘de lâiklik ilkesi Anayasa’ya kondu. 
Çankaya’da yemek yenirken “ Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar ,hemen düşüncemi benimsediler…. Yasa ,milletvekillerini “Yaşasın Cumhuriyet” diye alkışlanan söylevleriyle kabul edildi…Başkanlık makamında bulunan İsmet Paşa, TBMM başkanlığı seçimi sonuçlarını  meclise şöyle açıkladı “ Türkiye Cumhuriyeti başkanlığı için yapılan oylamaya yüz elli sekiz kişi katılmış ve  cumhurbaşkanlığına, yüz elli sekiz üye, oy birliği ile Ankara  Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ni seçmişlerdir…
Sayın Arkadaşlarım….. Tanrının yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri iyi bir biçimde başarabileceğimi umarım….Her zaman ulusun sevgisine dayanarak hep birlikte ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu,başarılı, muzaffer  olacaktır.
 Atatürk’ün dediği gibi:"Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulus ve ülkenin gerçek mutluluk  ve bayındırlığına  çalışmalıyız.” 
Araştırmacı yazar Selçuk İncesu’nun ifadesi, “ AB tarafından 2021’de yapılan kapsamlı bir taramaya göre Türkiye diğer Balkan ülkeleriyle birlikte bilime en uzak ülkeler arasında. Nüfusumuzun yüzde 60’ı sözde bilime inanıyor... sözde bilim,ya da sahte bilim, ilk bakışta bilimselmiş gibi sunulan  ama bilimsel yöntem ve kriterlerle uzaktan yakından  alakası olmayan iddia ve inançları kapsıyor…”
Kurtuluş Savaşımızın ve bütün yönleri ve felsefesi ile aydınlanma devrimi ve bir uygarlık projesi olarak uygulanan Cumhuriyetimizin  ruhunu yansıtan, ulusal birlik ve bilincimizin sesi olan sembolleşmiş,  Milli Marşlarımız ulusal dayanışmayı ,heyecanı, bilinci canlı tutar ve bayraklaştırır… 
Atatürk’ün “0.Yıl söylevi ve Gençlige hitabesi” bütün ruhu ile Türk Ulusuna yol göstermektedir. Bu eksenden sapmak ulusumuzu emperyalizme teslim etmek anlamına gelmekte... 
“Yurttaşlarım ! Az zamanda çok büyük işler yaptık.
 Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz…. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. 
Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. 
Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız… Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
 Çünkü Türk Ulusunun yürütmekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müsbet bilimdir… Sonsuzluğa akıp giden her on yılda, bu büyük ulus, bayramını daha büyük onurla, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene ! “ Ankara, 29 Ekim 1933 
Atatürk’ün, çağdaş temeller üzerinde kurduğu ve yönlendirdiği Türkiye Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını gurur ve kıvançla kutlarken, onu yücelterek korumak, geliştirmek için eğitim ve öğretimi, inanç dogmatizminden kurtarmak “fikri hür, vicdanı hür” kuşakları akıl ve bilim ışığında,yapay zekanın dünya gerçeği olduğunu unutmadan, tarih ve coğrafya bilgi ve bilinci ile yetiştirmek ve ulusal bilinci canlı tutmak öncelikli ulusal bir görevdir…