Deprem isyanı…

Ne çok bekliyorlardı…
Onlar istedi bir göz Allah verdi iki göz hesabından baktılar depreme.
Allah’ın afetini de fırsat bildiler.
Dış mihraklar tek dişi kalmış canavar misali sınırlarımızın ötesinde ‘yaralı aslan’ misali gördükleri Türkiye’den gelecek bir isyan çığlığını bekliyorlardı.
‘Nerede devlet, nerede millet’ naraları ile başlayan isyanlar, sokak olaylarına,
Üç beş çapulcunun yağma girişimleri asayiş zafiyetine,
İnsanların yürek yangını ülke yangınına dönüşecekti.
İçerideki el ovuşturucular zaten hazırdı.
Onlar kıvılcımdan yangın çıkarmaya hazırdı.
Deprem onların beklediği ortamı öyle güzel hazırlamıştı ki, canlar gitmiş, ülkenin 10 ili yıkılmış, insanların acı çekiyor olmaları isyana yol açacak zafiyeti zaten doğuracaktı, vefatlar acılarla karışacak ve devlete isyan bu yollarla başlayacaktı.
Nasıl olsa sosyal medya denilen hastalıklı yapı gençleri çoktan esareti altına almıştı. İstedikleri gibi yönlendirecekleri sözüm ona bir Z kuşağı vardı ellerinde.
Bir de siyasi muhalifleri ekledik mi, beklenen yangın yeri, isyan ülkesi oluşacak ani bir dış müdahale ile iktidar devrilecek bekledikleri o muazzam zaman dilimine ulaşacaklardı.
Heyhat olmadı!
Acılar üzerinden bekledikleri isyan hareketi gerçekleşmedi.
İnsanlar acıları üzerinden devleti alaşağı edecek söylemlerin ardında teselli aramak yerine devlete sığınmaya başlamıştı.
Z kuşağı dedikleri, sosyal medyada beğenilerine beğeni katarak milyonlarca lira kazanmalarını sağlayan gençleri isyan hareketinin değil yardım seferberliğinin birer parçası olmuşlardı.
Yağmacıların neden olması gereken asayiş zafiyeti hesabı da tutmamıştı. Asker ve polis bir yandan depremde yaraları sarmak için mücadele ederken diğer yandan asayişi sağlamakla görevlendirilmişti.
Askerin ve polisin o muhteşem gücünü, milletten beslenen göremedikleri kudreti her yere çoktan sirayet etmişti.
Olmuyordu, işler bir türlü istedikleri gibi gitmiyordu.
Sınırlarımız ötesinde her an bir müdahaleye (!) hazır bekleyen dünya jandarmaları (!) soytarı peşmergeler misali elleri kucaklarında hevesleri yüreklerinde kalmıştı.
Milletin acısı şükre, devletin kudreti sınırsız bir şefkate dönüşmüştü.
Acılar üzerinden yapılan hesaplar yine acılar üstünde yok oldu.
Millet derin yaralar içinde yeniden doğmak, yeniden bir olmak yeniden huzur dolu yarınlara ulaşmak için koşarken onlar hesap edemedikleri ‘millet gerçeği’nde, ‘devlet kudretinde’ çoktan boğulmuşlardı.
Esselatu Hayrun Minen Nevm derken ezanlar her geceden sabaha yeni bir umut doğuyordu yıkıntılar arasında.
Türk milleti asrın felaketine, dünyada eşi benzeri olmayan yıkıma karşı adeta küllerinden doğmuştu.
Deprem isyanında akıllarınca siyasi istikbal arayanların hesabı başlamadan bitmişti.
Bir dış müdahale ile koltuk kazanma hesabı yapacak kadar ihanete kucak açan bir siyasi güruhun var olduğu ülkede bir milletin duruşu nelere kadirdi Ya Rab.
Mevla fırsatçılara, acılara üzerinden hesaplar yapanlara dışarıdakiler tamam da en çok da vatanın içindeki ihanet tellallarına fırsat vermesin.