Deprem mi?

Bir varmış bir yokmuş dünyası.
Ne duygularla uyuduk geceden yeni bir haftanın sabahı niyetine.
Çocuklar tatili bir gün daha uzatmanın heyecanı ile yatağa biraz daha geç girdi, büyükler haftanın ilk gün sendromu ile uykuya daldı.
Kimi uykusuz gecelerin uykusuzluğuna yakalandı!
Deprem diyorlar adına.
Yıkımın, tarumar oluşun ve belki de yeniden doğuşun adı.
Deprem diyorlar adına.
Bir küçük ses, bir cılız işaret yeni bir cana dalalet. Hatırladıklarımızın en korkucunu yaşadık bu kez.
Sabaha deprem haberi ile uyanmak yüreklerimizi yerinde sığmaz ederken gözlerini enkaz altında açanlara, o en kazın altında canlarını bırakanlar ne demeli!
Zordan öte büyük bir imtihan.
Ömrüne bereket annemin dediği gibi, bir varmış bir yokmuş dünyasında zor bir güne uyandı Türkiye’m. Can pazarı yaşanıyor ülkemin diğer yarısında, zordan öte bir zaman dilimi.
Gazeteciyiz ama insanız. Bu tür yıkıntılı haberler bizleri de etkiliyor, insan olanın dayanamayacağı bir durumda bizler acıyı da sevinci de kaleme almak, sizlerle paylaşmak durumundayız.
Böylesine zor bir görevi ifade ederken bir anda uzaktan izleyerek üzüldüğümüz, acısını hissettiğimiz depremin içinde bulduk kendimizi.
Yaşadığımız duygu yoğunluğuna rağmen işimizi yapabilmenin derdiyle çalışırken bir anda binanın salladığını hissettik. Saniyeler geçiyor ama sallantı dinmiyordu.
Şiddetlenmeye başladı, dolabın üstündekilerin sesi, masanın gıcırtısı, arkadaşlarla göz göz bakışımız.
Ve bir anda 5 kat aşağıya indik.
O an düşündüm ne yapabilirdim; anne babama mı gitmeliydim, oğluma mı, eşime mi?
Kime ne olmuştu.
Bina yıkılsaydı ne olacaktı?
Depremin o dayanılmaz stresini şükürler olsun ki hiçbir yıkım olmadan atlattık. Ve yine sonsuz şükürler olsun ki Yozgat ve civarında ciddi bir olay yaşanmadı.
Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Adana ve diğer illerdeki vatandaşlarımız.
Devletimiz saniyeler içinde teyakkuza geçti. Bir anda alarm durumu ve seferberlik.
Bu işin antrenmanını yapmıştık ve nereye hangi şekilde müdahale edeceğimizi biliyorduk.
Tüm birimler teyakkuza geçti, STK’lar kısa sürede kampanya başlattı, yaralar sarılıyor, acı hafifletilmeye çalışıyordu ama bilanço da giderek ağırlaşıyordu.
Bu yazıyı okuduğunuz kim bilir son durum nasıl yansıyacak, temennimiz ve duamız kayıpların olduğu gibi kalması.
Hani her acının ardından söylediğimiz bir söz var ya, ders aldık mı, alır mıyız?
Çok uzağa gitmeden Yozgat’tan örnek vereyim!
Yozgat’taki binalar, yapılar depreme dayanıklı mı?
Olası şiddetli depreme dayanabilecekler mi?
Hiç sanmıyorum ama yetkililerden yanıt bekliyorum.
Makyajlı çok katlı binalarda gösterişli yaşantılar içinde ne derece güvendeyiz?
Söz uzatmayım konuşacağız bu konu üzerine başımız sağolsun, Allah en kaz altındakilere, yaralılara, evinden kopan tüm vatandaşlarıma yardımcı olsun.