Depremin Üstesinden Eğitimle Gelmek

Yurt ve yuvanın harap olduğu, bedenlerle birlikte ruhlarında yaralanıp kırık dökük hale geldiği böyle bir dönemde söze girmek en zoru olsa gerek. Bazen hiçbir kelam meramımızı ifadeye kafi gelmiyor.

Elbette bilgi ve bilgeliği içine alan her söz, böyle zamanlarda cemiyetin yıkılan binalarının yanında yaralı gönüllerini de toparlayıp, tamir etmek gibi bir vazife görmekte.

Çünkü depremle birlikte kalemin kudreti daha derinden bir tesir oluşturmakta. Maraş Depremi ile birlikte içinde insanı, acıyı, yardımı, tedbiri, tedariki, daha bir akılla, gönülle, bilgiyle yazan; bilgelik yönü ağır basan depremle alakalı bir cemiyet sağduyusu harekete geçti. Maşeri vicdanın sesi yazılar gittikçe daha çok yazılmaya başlandı.

Deprem ve eğitim. Depremin bir kültürünün olduğunu, bu kültürün de eğitim yoluyla cemiyetimize kazandırılmasının şart olduğunu belirterek girizgâh yapalım.

Önce durumu özetleyelim.

6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’nin güneyinde 10 ili içine alan bir dramatik depremin sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz. Maraş Depremi kayıtlara geçen, tarihimizdeki ve dünya tarihindeki en ağır depremlerden biri olarak seyretmekte. Depremin şiddeti ve kapsadığı alan o kadar ağır bir hasar meydana getirdi ki, ülkemizle birlikte adeta bütün dünyada ‘’saatleri’’ durdurdu. Ukrayna – Rusya Savaşı üzerinden bütün dünyayı son bir senedir esir alan siyaset gündeminin yerini, Türkiye’deki deprem ve insani gündem aldı. Ülkemizle birlikte bütün dünya ağır deprem hasarına uğrayan Türkiye’ye yardım için seferber oldu. Yüze yakın ülke yardım teklifinde bulundu ve resmi açıklamalara göre 72 ülke yardım çalışmalarına fiilen kurtarma ekipleriyle katılmakta. Bunlar içinde ‘‘deprem de kurtarma çalışmasını Türkiye’den öğrendik ve şimdi 99 depreminin borcunu ödemeye geldik’’ diyen Tayvan ekibi, ‘’Unutmayın, asıl kahramanlar onlar(Türk halkı). Biz sadece onların umuduyuz.” diyen İspanyol ekibi, ilk defa ülke dışına bir deprem yardımına katılan Vietnam ekibi dahil tüm yabancı ekipler canla başla kurtarma çalışmalarına destek vermekteler. Tarihe not düşelim ki, alayınızı da unutmayacağız.

Ülkemizde adeta bir milli mücadele ruhu ile deprem yardım seferberliği başladı. Bu konuda milletimiz hiçbir tesir ve talimat beklemeden insiyaki/içinden gelen haliyle olarak harekete geçti. Yaramız büyük ve acımız derin. Gidenleri elbette geri getiremeyeceğiz. Dillere destan dayanışma ve kaynaşma, yardım olup adeta sağanak halinde bölgeye akmakta. Deprem alanının genişliği ve yıkımın büyük oluşuna rağmen canla başla enkaz kaldırma, arama ve kurtarma çalışmalarına katılan tüm ekiplere Cenabı Allah’tan güç kuvvet ve metanet diliyoruz.

Şu an enkazda halen çıkarılmayı bekleyenler, çıkarılıp tedavi edilenler, tedavi edilecekler, ailesi depremde canını veren yetim çocuklar, yaralılar, enkaz başında ailesinin çıkarılmasını bekleyenler, soğukta geceleyenler, günlerden beri enkazda kurtarma ve yardım için çalışanlar, gönüllü yardım için seferber olan öğretmenler, imamlar, madenciler, her bir meslekten isimsiz kahramanlar hepsi de milletimizin onur mücadelesinin, onurlu isimsiz kahraman mücahitleridirler. Milletimizin meçhul askerleri ve meçhul asker anıtları vardı şimdi bir de meçhul deprem kahramanları oldu. İsimlerini değil varlıklarını aşk dolu çabalarıyla abideleştiren deprem kahramanları bunlar. Hepsi de irfanımızın ve hikmetimizin derinlerinden gelen sesle kendiliğinden harekete geçen gösterişsiz, nümayişsiz, sessiz acılı kahramanlardır.

Halen yara kanıyor. Sözümüz ve eylemimiz hiçbir kimsenin yerde, hiçbir sesin boşlukta kalmamasına yoğunlaşmalı. Kaldırıldıktan sonra da bitmeyecek çabalar. Çünkü sarsılan 13,5 milyon değil, bedenin bütün uzuvları. Daha uzun müddet moral desteğin sürdürülmesi gerekecek. Sızı halen içimizde. Bu depremin muhasebesini elbette en sonunda yapmalıyız.

Bütün yaşananlar ışığında depremin gerçekliğinden hareketle yaygın ve genel eğitim yoluyla şu esaslar bir temel eğitim meselesi olarak tüm kademelerde bundan sonra işlemeli:

İnsanlığımızı muhafaza etmek, hukukumuzu ve hududumuzu muhafaza etmekten geçmekte. Sonra tüm kademelerde hak ve hakikat duygusu en öncelikli değerlerimizden biri haline getirilmeli. Konuşmaktan çok yapmanın daha değerli olduğu bir ‘’giriş dersi’’ olarak her bireyimize işlenmeli.Liyakat duygusunun içinde adaletin de olduğu gerçeğinden hareketle her kademede insanımıza adaletin gerekliliği, önemi ile birlikte öğretilmeli kazandırılmalı.Allah, vatan, ülke, bayrak gibi değerlerimizle birlikte ‘’ölüm’’ ve ‘’zaman’’ gerçekliğini de bir hakikat olarak neslimize işlemeli, sahih bilgilerle öğretmeliyiz. Önce ‘’insan ve insanımız’’ hakikatinin her rekabetten önce geldiğini, tüm mesleklerle birlikte siyasetin de bir hizmet aracı olduğunu, dolayısıyla yeni bir siyaset dili, kültür dili ve ilim dili inşa edilmeli ve öğretilmeli. Bu depremde de görüldü ki depremi sinesinde hisseden milletimiz yardım hususunda öncü, önce ve önde gitmekte. Bu çerçeveden olmak üzere devleti ve bürokrasiyi dinamik bir şekilde yeniden organize etmeli. Çağın ilmi gelişmeleri ışığında devleti daha sivil bir anlayışla yapılandırmalı. Özellikle bu tarz hizmet ve yardım organizasyonlarında görev alacak sivil yapıları geliştirip, desteklemeli.Depremle ilgili tüm inşaat ve teknik ayrıntılar uygulamanın dışında her eğitim kademesinde anlaşılır, konuşulur ve tartışılır bir seviyeye indirgenerek/getirilerek bir deprem genel kültürü oluşturulmalı. Sonrasında bir deprem kültürü bilincini geliştirmek için okul kademelerinde ve halk nezdinde kampanyalarla deprem kültürü geliştirilmeli.Türkiye’nin 200’ün üzerinde üniversitesi var. Üniversitelerimiz ve devletin ilgili kurumlarının birlikte bu araştırmayı yapma imkanı mevcut. İvedilikle bu depremin oluşumu, sağlık yönü, Türkiye’nin müdahale aktivitesi, sosyal, kültürel ve ekonomik tarafları; deprem enkazına ulaşma ve kurtarma kabiliyeti, imkanları; depremin meydana geldiği günden itibaren halkın, psikolojisi, sosyolojisi, kültürel ve insani durumu; dış yardımların oluşturduğu sinerji, deprem yardımlarının dağıtımı ve sivil kuruluşların rolü, münferit, gurup, birim ve ekiplerin müdahalelerinin gücü, toplumsal sinerji, dayanışma, insani durum vs yönü ile kurtarma ve yardıma katılan resmi özel kuruluşların görev ve fonksiyonları etraflıca araştırılıp, ilmin ışığında tespitler yapılmalı. Teşhisler, tezler oluşturulup nitelikli bir deprem envanteri ve gelecek projeksiyonu oluşturulmalı. Bundan sonrasına ışık tutmak üzere bir deprem yol haritası ortaya konulmalı.Tüm fiziki ve ilmi şartlarını yerine getirirken, ülkece bir maneviyat atmosferine ve dua iklimine ihtiyacımız var. Şairin hikmet ile özetlediği ‘’Geçti mazi çekme istikbale gam / Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem.’’ Acıdan beslenen değil acıyı paylaşan bir nesil idealimizi, eğitim yoluyla sinelerimize zerk etmeli.

İçinden geçtiğimiz zamanlarda anı yaşamak diye ifade edilen kader anını yaşarken, tevekkül ve duayı hayatımıza işlemeli.

Eğitimle depremin üstesinden gelmek mi? Önce algılarımızı farklılaştıran iç dünyamızdaki fay kırıklarını tamiratla başlayarak elbette… Gönül dünyamızda yıkılıp viran olmuş benlik hanelerimizi, maneviyatımızla ve ahlâkımızla tamir edip besleyelim. Kardeşlik ve dayanışma duygularımızı bilgelikle ‘’ben’’ duygularının önüne geçirelim. İşte bu insan, döner cemiyeti inşa, yıkık viran yapıları da imar eder.

Selam ve duayla…