Duamız Var, Duamız Yar

Varlık içinde Allah tealadan bir nefha taşıyan insanoğlu ondan gelen yönüyle her daim ona doğru bir yöneliş halinde. O’ndan gelmiş ve yine O’na dönecektir. Zira varlıklar içiresinde insan:
- Yaratılmış varlıkların en üstünü ve en kıymetlisidir.
- Allah insanı yarattıktan sonra ona kendi ruhundan üflemiştir,
- İnsanı kendi varlığından haberdar etmiştir,
- İnsan Allah'ı tanıma, bilme ve O'na inanma yeteneği ile donatılmıştır,
- Allah (c.c.), İnsana kendi şah damarından bile daha yakın olduğu müjdesini vermiştir.
- Aynı zamanda insan, aciz olarak yaratılmış ve Rabb'ine her daim muhtaç durumdadır.
Dinimizde bu ihtiyacın karşılanma şekline Allah’a kulluk etmek denmektedir. Kulluk etmek için önce Allah’ı bilmek, tanımak ve hakiki manada iman edip teslim olmak gerekir. O’na kuluk etmek, mutlak otoritesinin idrakine erip boyun eğmek, ibadet - taatte bulunmak, vazife ve sorumlulukları yerine getirmektir. Bu sorumluluklar Allah – İnsan, İnsan – insan ve İnsan - diğer varlıklar arasındadır. Allah - insan arasındaki ilişki öncelikle yukarıda bahsi geçen ihtiyacı gidermek üzere ibadet ve dua zeminindedir. Dua kelimesi, sözlükte "çağırmak, istemek, yalvarmak ve yardım talep etmek" gibi anlamlara gelir. Bu kelime, "büyükten küçüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz" anlamında isim olarak olarak kullanılır. Bu da insanın, Allah'ın yücelik ve hükümranlığı karşısında acziyetini itiraf etmesi, sevgi ve tazimle O'nun lütuf ve ihsanını istemesi veya bu amaçla icra ettiği her türlü ibadet ve duasıdır. Duanın; fiili, mali, bedeni ve sözlü vb. farklı icra şekilleri vardır. Dua özünde, insanın halini Allah'a arz etmesi, O'na niyazda bulunması, Rabb'ine doğru yönelip O'nunla iletişim kurması, acziyet ve yetersizliğini O’na arz ederek ondan talep ve istekte bulunmasıdır. Dua, insanın kibrini, hırsını, kendini yeterli görmesini, makam, mevki, mal ve evladına sırtını dayamayı bırakıp onları veren ve onların gerçek sahibi olan Allah’a sığınmasıdır. Dua, insanın Rabbi ile birlikteliğini sürekli kılması O’nu gerçek yar ve yaren bilmesidir. Bu sebeple ki, Kur’anda insanlığa ibret ve ders olması için verilmiş dua örnekleri; insanın kendi tembellik ve ihmalleri sonucu ortaya çıkan ihtiyaçlarının karşılandığı bir ikmal ve ikbal kapısı olarak görülmemiştir. Kuran'daki dua örnekleri, dünyevi nimet ve menfaatlere ulaşmaktan ziyade, Rabb ile birliktelik başta olmak üzere O’nun yardım ve desteğini devamlı kılma, bağışlanma, hidayet ve O’ndan yardım isteme şeklindedir. Bu çerçevede ki dua, insanın kendi sorumluluğunu bütünüyle yerine getirdikten sonra, karşısına çıkan ve çıkabilecek engelleri aşması için birer sığınak ve aynı zamanda Allah'ın yardımına müracaattır. Yani, yüce yaratıcı ile irtibatı koparmadan hayat yolculuğunu sürdürme başarısıdır.
Ancak diğer taraftan dua, insanın cehd, çaba ve gayretinden bağımsız bir sihir tekniği de değildir. Bunun için Kuran'da, insanın bütün imkanlarını kullanıp yetersiz kaldığı durumlarda çaresizlik içinde ve zor şartlarda duaya başvurduğu bir çok örnekte verilmiştir. Bu örneklerdeki yönelişlerinde insan, bir tehlike ve sıkıntıya düştüğü zaman, bütün samimiyetiyle Allah'a yönelmekte onun sonsuz kudretinin farkına vararak ondan istemekte, yalvarıp yakarmaktadır. Fakat istekleri Rabb’i tarafından karşılanıp kendisini emniyette hissetmeye başladığı ve muvaffak olduğu zamanlarda ise, bu başarı ve kurtuluşu kendi güç, imkan ve yeteneklerine bağlayarak Allah’tan yüz çevirmektedir. Buradan şöyle bir sonuca varılabilir. Rabbi ile ilişkisini faydacılık zemininde sürdüren kişinin duaya müracaatı, ancak darlık ve zorluk zamanında ve oda maddi fayda ve istediğini elde etmeyle sınırlı olmaktadır. Oysaki Peygamber efendimiz amellerin en hayırlı olanlarını müjdelerken “az da olsa devamlı olanlarıdır” buyurmuştur. Aksine insana yakışan, dua yoluyla Rabb’inden alacağı yardım ve desteği devamlı kılmaktır. Bunu temin için de kişinin İbadetlerinde devamlı ve samimi, başkalarına dokunan iyiliklerinde sürekli ve hasbi, insani görev ve sorumluluklarını yerine getirmede azimli ve gayretli, Rabbi ile kurduğu her türlü ilişkide de kendi muhtaçlığının idrakinde bir yaklaşım sergilemelidir.