Bu dünyada hepimiz birer yolcuyuz. Rabbimizin takdir ettiği güne kadar bir ömür sürüp, sonra da ebedi olan ahirete göç edeceğiz. Ahiret: dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığını bulacağımız ebedi yurdumuzun adıdır. Ahirete iman ise altı iman esasından biridir.
Yüce Allah’ın Kur’anı Kerim’inde haber verdiği Kıyamet mutlaka vuku bulacak; dünya hayatı bütün çekiciliği ve cazibesine rağmen birgün sona erecektir. Bütün insanlar mahşerde Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda toplanacaklar, günahlarımız ve sevaplarımız Mîzan adı verilen şaşmaz terazide tartılacaktır. Amel defterimiz önümüze ْ açılacak,
“Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter denilecektir” (İsra Suresi ayet-14).
Dünyada iman edip salih amel işleyenler ve güzel ahlakı düstur edinenler, Allah’ın rahmetine nail olacak ve cennete gireceklerdir. Yüce Allah’a iman etmeyenlerle, bu hayatta sorumluluklarını ihmal edenler ise karşılığında cehennemde cezalarını çekeceklerdir. Cennet ve cehennem vardır ve haktır!
Ahirete iman etme düşüncesi dünya hayatımıza yön vermelidir. Hesap bilinci, bizi kötülüklerden alıkoymalı, iyiliklere yönlendirmelidir. Ebedi bir hayat düşüncesi, özümüzle, sözümüzle ve yaşantımızla bizi iyi bir insan, ideal bir mümin kılmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun!”(Buhârî)
Ahirete iman eden gerçek bir mümin, kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle, canlı cansız bütün yaratılmışlarla barışık yaşar. Onun elinden ve dilinden hiç kimseye zarar gelmez. O, bir başkasının malına, canına, iffet ve onuruna, namusuna kastedemez. Hesap gününe inanan mümin, eşine iyi davranır; evlatlarından şefkat ve merhameti esirgemez. Anne-babasının duasını almanın ve rızalarını kazanmanın gayretinde olur. Akraba ve komşularının hakkını gözetir; Sılayı rahimi terk ermez. Yetime, yoksula, dara düşene el uzatır, yardım eder.
Ahiret gerçeğine inanan mümin, kötülüklerden uzak durur. Kin, ihtiras, haset ve düşmanlık gibi olumsuz duygularla hareket etmez. Kul ve kamu hakkı yemez. Kul hakkıyla ahirete gitmekten sakınır. Kazancına haram bulaştırmaz; Huzuru ve mutluluğu, mal ve mülkte, makam ve mevkide, şan ve şöhrette değil, Allah’a imanda, ibadetlerin hazzında ve ahlakın güzelliğinde arar, bulur.
Mutlaka hepimiz bu dünyada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Dünyada iyilik adına ne yaparsak ahirette de onu göreceğiz. Dünyada hayır ve sadaka adına ne vermişsek ahirette onu bulacağız. Öyleyse dünya hayatının geçici hevesleri bize ahiret hayatını unutturmasın. Rabbimizin, “Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın...”(Fâ tır Suresi Ayet- 5) uyarısı aklımızdan çıkmasın.
Ahirette bizi mahcup edecek her türlü söz ve davranıştan sakınalım. Unutmayalım ki, Rabbimiz, bizleri yaptıklarımızdan ve yapma imkânına sahip olduğumuz halde yapmadıklarımızdan da hesaba çekecektir.
Şu ayetin manasını iyi okuyup iyi anlayalım: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, ahirete önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”(Haşr Suresi Ayet 18)
( Kaynak Diyanet Hutbeleri)