El- Âleme Mektup

Merhaba saygıdeğer el, merhaba el-âlem…
Bu satırları yazdığıma, merhaba deyip selam verdiğime aldanmayın sakın. Sizler, ben kendimi bildim bileli, hayatımda var oldunuz ama kim olduğunuz hakkında kesin bir malumatım yok. Bu zamana kadar bırakmadınız peşimi ama tanımıyorum sizi. Daha çocukken girdiniz hayatıma sizi 6,7 yaşlarında tanıdım gözyaşları içinde çocuk aklı ile anlamını dahi bilmediğim küfürler Savururken arkadaşıma utanmıyor musun? Beni el-âleme rezil etmeye diyerek babamın sert tokadı ile kendime geldim evet el-âlem ile bu şekilde tanışmıştım…
Sünnetimden kaçarken el-âleme rezil olan babam beni döverken el-âleme rezil olmuyordu nedense?
Yaptığım hatalarda el-âlem ne der korkusu ile büyüdüm daha ilkokulda karnem deki başarıdan dolayı annem çok sevinmişti. Komşular soruyor annem karnemin güzelliği ile övünüyor oğlum el-âlemin çocuğu gibi olmayacak okuyacak büyük adam olacak diyordu. Çok sevdiğim komşumuz Ayşe teyzenin de el-âlem olduğunu öğrenmiştim bu vesile ile…
İlkokul Ve Ortaokul başarılarından dolayı el-âleme beni övgü ile bahseden ailem lise birde sınıfta kalınca yine el-âleme rezil olacaklardı ve nasıl diyebilirlerdi oğlum okulda kaldı diye… Bu onlar için el-âleme rezil olmaktı ve öylede oldu. El-âleme rezil olan ailem bana sınırsız yasaklar getiriyor hiçbir şekilde beni dikkate almıyorlar ve dinlemiyorlardı. Neden böyle oldu, niçin, sebep ne diye düşünmeden benimle konuşmadan hakkımda hüküm veren ailem el-âleme rezil olmuşlardı ve benim hiçbir önemim yoktu artık.
Babam metresi ile tatile giderken el-âleme rezil olamayan annem poker masasında lüks gün toplantılarında oğlumuz bizi el-âleme rezil etti diyecek kadar el-âleme rezil ediyordu kendini.
Cezalar ve ailemin yaşam tarzı bana hitap etmiyor bundan kurtuluşumun tek çaresi kendime çeki düzen vererek okulumu başarı ile bitirmem gerekiyordu. Öylede oldu, liseyi birincilikle bitirmiştim ve ailem yine el-âleme rezil olmaktan kurtulmuşlardı…
Siz kimsiniz ya, gerçekten kimsiniz siz, söyleyin bana el-âlem, kimsiniz siz, tanımıyorum sizi. Derslerden en yüksek notu genelde ben aldım, tek matematikten ikinci oldum dört aldım ve siz bana gülüp dalga geçmişsiniz annemin dediğine göre. Diğer derslerden yüz tam puan aldığımda alkışlamayan siz, takdir etmeyen siz, matematikte gülmüşsünüz bana. Sevmiyorum sizi, hatta nefret ediyorum.
Üniversite sınavını derece ile kazanmış hayalimde ki eczacılık fakültesini okumak için can atarken fabrikatör babamın hukuk okuyacaksın! başka bölüm aklından geçirme yoksa okuyamazsın söylemi ile yine bir kez daha hayallerim yarıda kalmıştı.
Babamın dayatması ile başladığım hukuk fakültesinde her ne kadar mutsuz olsam da fakültenin ilk günlerinde çay karası gözleri ile dikkatimi çeken ve göz göze geldiğimizde kirpiklerinin sayısı dahi aklımda olan muhafazakâr aile kızı beyaz teni, güzel gözlerine çok güzel yakışan başörtülü Fatıma Nur’a âşık olmuştum. Elbette bu ailem için kabul edilebilir bir durum değildi ve yine millet ve el-âleme rezil olacaklardı ama fakülte bitene kadar aileme hiçbir şekilde hayatımın anlamından bahsetmedim.
Fakülteyi yine derece ile birlikte bitirmiş mezuniyet törenine gelen ailem benimle gurur duyuyorlardı yine el-âleme rezil olmaktan kurtulmuşlardı babam hemen avukatlık stajını yap ve fabrikada işe başla diyordu daha henüz kepimizi bile hava atmamıştık sevincim yine kursağımda kalmıştı. Hiçbir şey babamın istediği gibi olamayacaktı artık ve Fatıma Nur ile göz göze geldim onu görünce heyecanlandığımı gören annem şüphelenmiş ne oluyor bir gerici kız ile mi arkadaş oldun diyecek kadar aşağılık cümlelerle konuşuyor ama ben annemi dinlemiyor gözlerimi Fatıma Nur’dan alamıyordum.
Okul ve stajın ardından avukatlık bürosu açmış sadece şirket ve haksızlığa maruz kalmış garip yoksul insanların işine bakıyordum boşanma ve icra davaları alınmaz diye büromun kapısına koca bir levha asılı duruyordu.
Fatıma Nur ile okul yıllarında başlayan aşkımız devam ediyordu oda bir büroda iş bulmuş çalışıyordu. Hayatımızı yoluna koyduğumuza göre artık evlenme zamanı gelmişti. Henüz daha eli elime değmemiş Fatıma Nur benden bir şartla evleneceğini söylüyordu.
Sende benim gibi İslami şartlara uygun yaşayacaksan seninle evlenmeye hazırım diyordu. Ben daha Allah Peygamber dışında hiçbir şey bilmiyordum. İstemeye geldiğinde namaz kılacak kadar öğrenmelisin dinini yoksa babam vermez sözü ile yine bir sınav süreci başlamıştı. Hayatın kendisi zaten sınav değimliydi bana dini mi öğretmeyen ailem şarabın ve her türlü içkinin tadını gözü kapalı bilebiliyordu el-âleme rezil olan şimdi ben miydim onlar mıydı acaba?
Ailem her kadar istemese de kabul etmese de Fatıma Nur ile evlendim hayatta dik duruş gösterip aldığım tek doğru karar buydu şimdi kırk yaşındayım ve 15 yaşında oğlum var ve oğlum el-âlem kimdir bilmiyor bilmeyecek.
Avukatlığı bırakıp hayalim olan edebiyat alanına gireyim şiir yazayım, kitap çıkarayım dedim ama bir avukatın avukatlığı bırakıp şiir yazmaya başladığını el-âlem ve anne babamın katıldığı meclislerde hiç hoş karşılamazdı ve bunu da yaptım sen el-âlemi boş ver yaz kitabını diyen hayatımın anlamı sayesinde.
Millet, el-âlem ve el-âlemcilerden uzak durun tanımayın tanıtmayın.
Ve öleceğim yakında, yüksekten seyredeceğim sizleri o bedeni ben ölmedim diye bağırmak isteyeceğim ama sesim çıkmayacak. İmam gelip soracak o meşhur soruyu ; “Nasıl bilirdiniz? Çok merak ediyorum acaba millet ne diyecek, el-âlem ne cevap verecek.
Sağlıcakla kalın