Eşek Damdan Düştü!

Topçu köyünden Çavuş emmi var.
Herkesin sevgilisi. Yozgat’ta bütün insanlar sayar ve severler. Çavuş emminin, babası da o civarda sevilen sayılan bir insan.
Köylerde dam evler var. Evin birisinin damına eşek çıkmış. Çocuklar eşeği kovalar, damdan düşer. Aşağıda oturan komşular eşeğin başına birikir. Eşek ala canlı, Çavuş emminin babası gelir, çekilin der. Eşeğin damağını kaldırır.
Korkan insanın damağı kaldırılır. Çavuş emminin babası da eşeğin damağını kaldırır. Kaldırır ama Yozgat duyar. Çavuş emmiye herkes takılır, gülüşürler. Ama Çavuş emmi hakikaten çok değerli, herkesin sevgilisi. Herkese öğüt veren, her hayır işe koşan kıymet ölçülmeyen bir insan.
Çavuş emmi, bizim köyün açığını arar. Bizim köyde camızlar vuruşur. Vuruşur ama köylünün birinin camızı boynuzları geriye kıvrılmış. Vuruşurken darbeli vuramıyor. Komşu bir araba pancar getirir. Kazanlarla kaynatıp camızın boynuzuna sıcak sıcak bükmeye başlar. Başlar ama mümkün değil. Bükülmez, kazanda çok az kalır. Azap denen yardımcı abi der ki, ağam bütün pancarları boynuzu düzelteceğim diye oyuncak ettin, düzelmedi der. Bir kaç tane kaldı, onu da müsade etmeyelim der. Aman yavrum son umut onda kaldı der. Bunu da Çavuş emmi duyar, Yozgat’a yayar.
SELAM YERİNE ULAŞTI

Bir gün Tuğla Fabrikasında oturuyordum. Bir kamyoncu geldi. Oturdular, çay kahve aldım. Buyurun, ne diyorsunuz deyince, Biz Çekerekli’yiz, Çekerek’te Çeltek dede var. Ziyarete gelen giden çok oluyor. Bizde dedemin yerini yeniden yapacağız. Bize yardımcı olurmusunuz dediler.
Bende hemen emriniz olur, ben dedeyi ziyaret ettim. Hatta bir ziyaretimde pilotlar gelmişti. Kurban kesmişlerdi dedim.
Kamyonculara ne lazım diye sordum. Tuğla lazım dediler. Hemen yükleyin diye işçilere söyledim. Zaman kaybetmeden yüklediler. Borcunuç yok, yalnız benden selam söyleyin dedim.
Çok sonra Çekerek’e gittim. Kasabın birine vardım. Et alacaktım. Kasap beni tanıdı. Abi sizin fabrikaya geldik. Ve sen bir kamyon tuğla verdin. Ben Çeltekliyim. Çeltek dedenin türbesini yaptık. Bir mevlit okuttuk. Orada hocam, Tuğlacı Hüseyin Koç’un selamı var diye söyledi deyince, Allah’ın selamı Aleyküm selam komşular ve bizler çok memnun olduk. deyince bende memnun oldum.
Selam yerine ulaştı.

BOL YOĞURTLU İSKENDER

Kardeşim İstanbul’ta çalışır ken, işyeri büyük bir firma.
Bir gün kalabalık grubun içine bir delikanlı gelir. Abiler, iki yıldır nişanlıyım, düğünümü yapamadım. Çünkü bizim oralarda başlık parası var. Bende veremedim. Şimdi sizlerden ricam var. Elinizden ne gelirse verin der. Delikanlı kardeşim Refik Koç, hemen ayağa kalkar tepsinin içine yirmi lira atar ve tepsiyi arkadaşlarına gezdirir. O güne göre bayağı para toplar delikanlı, sevinerek gider.
Öğle vakti gelir, acıkırlar. Şişli’de bir lokantaya giderler. Birer çorba içecekler çünkü o günki yiyecekleri parayı öğlece verdiler.
Çorbalar gelmeden, garsona yandaki masadan biri sesleniyor. Birbuçuk iskender, yoğurdu bol olsun diye.
Gayri ihtiyari arkadaşları ve kardeşim masaya dönüp bakmışlar, ne görsünler. Masanın üstü para dolu sayıp sayıp paketliyorlar.
Kardeşim arkadaşlar şu para sayan demin bizim işyerine gelen arkadaş değil mi. Evet derler. Bizim parayla bir buçuk iskender yiyorlar. Bizde paramızı onlara verdik. Şimdide para sayıyorlar. Ben, bunlardan verdiğim yirmi lirayı isteyeceğim. Ondan sonra da bende iskender yiyeceğim der. Arkadaşları isteme ayıp olur derler. Kardeşim kalkar para sayanların yanına varır arkadaşlar, size iki saa önce atölyede yirmi lida verdim. Şimdi geri istiyorum deyince, tabi abiciğim istersen kırk lira verelim derler.
Kardeşim hayır ben size yirmi lira verdim, onu istiyorum deyince. Hemen yirmi lirayı verirler. Masaya gelince garsonu çağırır, bir buçuk iskender yoğurdu bol olsun der. İskenderi yer, arkadaşları biz istemedik sen geri aldın.
Arkadaşlar, ben çorba içeceğim, benden yardım dilenen insan bir buçuk iskender yesin. Ben rast geldim, yirmi lirayı kurtardım der.
Saygılarımla...