Bosna-Hersek'ten Filistin'e, Şuşa'dan Suriye'ye kadar birçok bölgede, kentkırım olgusuyla karşılaşıyoruz. Bu terim, sadece fiziksel bir şehrin yok edilmesini değil, aynı zamanda o şehre ait olan tüm değerlerin sistematik bir şekilde silinmesini ifade ediyor.
Sadece savaşın değil, aynı zamanda bilinçli bir stratejinin ürünü olan "kentkırım", Gazze için de bir hakikat halini alıyor. Etnik kültür, dil, din gibi toplumsal değerlerin kasıtlı olarak yok edilmesi, kentin mekânsal hafızasının silinmesi anlamına geliyor.
Soykırıma verilen ceza gibi, "kentkırım"ın da hukuki bir karşılığı olmalı mı? Bu terim, olumlu ve olumsuz koşulların etrafında nasıl şekillendiğine dair tartışmalara yol açarken, Filistin'deki uzun soluklu bir kentkırım örneği, bu sorunun cevabını aramamıza neden oluyor.