Gel "Ey Sevgili!.. En Sevgili!.." -1

Câhiliyye Devri’ndeki karanlıkların bağrına güneş olup doğduğun gibi gel...

Gel, Ey “Âlemlere Rahmet” Olan Resûller Resûlü!..

Günah prizmalarında kırılan îmânın zayıflayan ışığını, gurûbu olmayan İslâm Güneşi’yle yeniden nurlandırmak için gel...

Gel, Ey Gül Mushaflı Sevdâmızın Sembolü!..

Küfrün katran siyahı gecelerinde yolunu şaşıran, inançsızlığın karanlık dehlizlerinde kendini kaybeden, madde ve mânâ boyutuyla hazin bir meçhûlün kucağına düşen insanlığın ufkunu aydınlatacak olan Gül Yüzlü Çağlar’ın yeniden gönül semâlarımızda tulû etmesi için gel...

 Gel, Ey Kâinâtın Solmayan Gülü!..

Rahmet yağmurlarından mahrum kalarak kuruyan, kıraç topraklar misâli şerha şerha yarılan ruh dünyamızı yeniden yeşertmek için gel...

Gel, Ey “Sonsuz Nûr” olan Gönüller Hünkârı!..

Nefsinin kölesi olmaktan yorgun düşen insanları kulluk şerefine yeniden eriştirmek; yanlış vâdîlerde dolaşan aklı, îmân ile aslî mecrâsına yeniden döndürmek, fıtratın sesiyle aklın nûrunu yeniden imtizaç ettirmek için gel...

Gel, Ey Kutlu Emânetin “Emîn” Mîmârı!..

Mânâ ile maddeye yaklaşamadığından dolayı, maddenin sığ sularında boğulmaya mahkûm olan beşeriyeti, idrâkin kemâline erdirmek için gel...

Gel, Ey Varlığın En Büyük Îtibârı!..

Senin vârislerinin ikâmet ettiği yerler tenhâlaştı... Binbir türlü ziynetlerle beslenmiş, haramzâde ipeklerle süslenmiş, yalan rüzgârlarına yaslanmış Ebû Cehillerin diyârı yine kalabalıktan geçilmiyor... Her geçen gün artan yalnızlığımızı ortadan kaldırmak, hicrânlarımızı mutlu bir vuslata erdirmek, düşünce dünyamızı sevgi, kardeşlik, muhabbet ve müsâmaha iklimine döndürmek, nefretin, şiddetin ve zulmetin ateşini söndürmek için gel...

Gel, Ey İnsanlığın Mutluluk Bestesi!..

“Kardeşlerime selâm olsun” dediğin, bizlere  "kardeşlerin" olma gibi dünya ve âhiretteki en büyük pâyelerden birini verdiğin 21. yüzyıldaki ümmetinin de; derdine dermân, kurtuluşuna fermân olmak, mazlumların âhını dindirmek için gel...

Gel, Ey Hayatın En Güzel Güftesi!..

Sensiz geçen günlerimiz hep karanlık, hep kasvet, hep huzursuzluk, hep gurbet oldu bize... Sana, Senin tebliğ ettiklerine, temsîl ettiklerine, telkîn ettiklerine ve teşvîk ettiklerine yeniden kavuşmamız, huzûra, sükûna, saâdete, adâlete, mutluluğa gerçek mânâsıyla yeniden vâsıl olmamız, vahyin aydınlığında yeniden kendimizi bulmamız ve yeni bir "Gül" Medeniyetini yeni başta kıyâma durdurmamız için gel...

Gel, Ey Yaratılmışların En Yücesi!..

Hâl-i pür melâlimizin; bize işâret buyurulan  “Sırât-ı müstakim”in  aydınlık ikliminden rücû etmemizin bir neticesi olduğunu biliyoruz artık... Zirâ tebliğ ettiğin hakikatlerden, İlâhî vahyin emir ve yasaklarından uzaklaştığımız için zelîl olduk… Sensiz geçen yıllarda, öksüz kaldık, yetim kaldık... Divâneye döndük... Sensizlik harâb etti bizi, Sensizlikte kaybettik kendimizi... Sensiz kalınca, gündüzlerimiz şafağa hasret geceler içinde kayboldu... Sensizlikte, gönlümüz hazîn bir hicrânla doldu... Sensizken bütün insanlık perişan oldu... Hicrânımızı vuslata döndürmek, kesreti vahdete erdirmek için gel...

Gel, Ey “Hâtemü’l Enbiyâ” Tâcının Sâhibi!..

Câhiliyyet câha erdi... Nemrutlar zamana temsilciler gönderdi... Şeytan, yine nefsin önüne mükellef sofralar serdi... İnsanlar, hâkimiyeti Tâgutların eline verdi... Yalan karşısında eğilen bedenlerimiz yüzünden hakikate doğru bakamaz olduk... Âdetlerimizi ibâdet, ibâdetlerimizi âdet hâline getirdik... Ticâreti ibâdet olarak görmedik, ibâdetlerimizi ticâret metâı yaptık… İnandığı gibi yaşamanın iddiasında bulunduk, ama ne yazık ki ifâsını yapamadık... Yaşatmak için yaşayamadık...  “Kardeşlerin” olarak îmanlı yaşamayı, îmanı yaşatmayı hayata geçirmede hep âciz kaldık...

 Gel, “Ey Sevgili… En Sevgili…” 

DEVAM YARIN