Gidenlerin ardından: tarihsiz, tarifsiz sevgi ve hürmet!

Gidenlerin ardından konuşmak istiyorum bugün.
İsmini zikredemediklerime de sonsuz bir rahmet niyaz ediyorum Yüce Rabbimden.
Dünya toprak savaşında, Yozgat’ın köyündeki Ahmet Emmi de toprak savaşında.
İnsanlık bir birine dar ediyor koca dünyayı insanlığına Yozgat’ta Lise Caddesi’ni de dar ediyoruz Yozgatlılığımıza.
Halbuki varla-yok arasındaki dünyada bir nefes sonrada ne uğruna savaştığınız ne uğruna dünyayı dar ettiğinizin ne önemi var!
Bu dünya telaşı ne gariptir ki, ibret alma kanallarımızı da tıkadı. 
İnsan ne hastanede ne de kabirde o ibret denilen muazzam duygunun varlığından uzakta kalıyor.
Gidenlerin ardından sonsuz rahmet dilerken, hafta sonu Çatak Mezarlığı’nda Mekanı Yaşar Güder Ağabeyimi ziyaret etmek istedim. Yanımda yine çok kıymetli ağabeyim (müsaade istemediğim için yazmıyorum ismini) 
Beklenmedik ölüm var mıdır, beklenmedik gidiş peki…
Bu dünyada misafir olduğumuzu unutsak da biliyoruz ki, her an bir gidişe gebe aldığımız nefes. Yaşar abi de yaşadığı gibi gitti, bir anda, kapıyı açtı ve vedalaşmadan gitti. 
Hemen karşısında Rahmetli Hocam Altan Alhan Araslı’nın kabri var. Yanında aile eşrafı.
Kabristanlıkta insanın tanıdıkları, sevdikleri ile bir arada olmak garip bir duygu.
Nasıl tarif edilir, hangi şekilde anlatılır inanın bilmiyorum.
Mekanı cennet dedem ve anneannemi gerçek aleme yolcu ettiğim gün anladım ki, gittikleri zamanı değil kalbimde yaşattıklarımla benimleler.
O yüzdendir ki gidenlerin o ayrılık tarihi siliniverir kendiliğinden.
Her gün, her an, onlara dair bir iz yeter rahmetle anmaya.
Bu kez kabristanlıkta buldum kendimi. Tanıdıklarımla da tanımadıklarımla da konuşmaya çalıştım, dualarımla ruhlarına, manevi dünyalarına dokunmaya gayret ettin. 
Hemen aşağıda mekanı cennet Yozgat’ın Türk edebiyatına kazandırdığı Yazar Abbas Sayar’ın kabrine düştü yolum. 
Yaşarken kıymetini bilemediklerimizden.
Kimin kıymetini bildik ki, gittikten sonra en güzel mezarlarla kıymet bildirmeye çalıştık!
En özel taşlar, en gösterişli peyzaj, en geniş mezarlık arazisi.
Ardından verdiğimiz bol kepçe yemekler, 
Göz yaşı…
Hayat böyle acı ve telafisi olmayan imtihanlar yaşatabiliyor insanlığımıza.
Adına da vicdan azabı diyor insanlık!
Allah yaşarken bu azabı çekenlerden etmesin.
Tarihsiz ve tarifsiz bir saygıdan bahsediyorum, toprağın altında sandığımız aslında bir hatırlanma, küçük bir duaya muhtaç sessizler ordusu.
Çatak Mezarlığı’ndaki isimsiz mezarları biliyor musunuz? 
Yakını olmadığı için devletin defnettiği insanlar. 
Tarihsiz hatırlanmaların devamında tarifsiz bir saygı kim bilir hangi isimsizin ruhuna dokunacak.
Sevgi ve hürmete gelince, temennim yaşarken bu muhteşem duyguları -sevgi ve hürmet- sunabilmek. Ancak sonrasında da sunabilmek mümkün mü, acı verici olsa da mümkün!
Dar ettiğimiz dünyadan göç eylediklerinde hatırladığımız insanlar değil, yaşarken selamı, kelamı, hürmeti bol bir insanlık!
Zor mu?
Mesleğim gereği öylesine fazla ibret tablosu, insanlık acısı durumlarla karşılaşıyorum ki!
Anlatması güç, yaşadıklarımın pek çoğu bende kalacak lakin, aynı gazete sayfasında yerini aynı sayfadaki farklı bir mevkidaşı ile kıyaslayacak kadar dar dünyalara sahip büyüklerimiz (!) var bu dünyada!
Hayata dair yaşadıklarımızı bakınca insanlık dersi vermek değil niyetim, sadece mezarlıkta tanıdıklarla buluşmamın verdiği huzurun bir paylaşımı.
Mezarda huzur mu var, üstünde var, inşallah altındakilerde de vardır!