"Gitti Ağalar, Paşalar...

Rahmetli babaannemden duyardım hep bu sözü. "Gitti ağalar, paşalar kellere kaldı köşeler" derdi. Küçükken tekerleme gibi gelirdi, fakat büyüdükçe ne demek istediğini anlar oldum. Demek ki onun yaşadığı dönemde böyleymiş, hiçbir şey değişmemiş. Şimdi de değişmiyor ve daha kötü oluyor, daha kötüye gidiyor. Daha önce böyle bir başlık atmışımdır belki, fakat başlık bile değişmiyor. Ama her kurumda, kuruluşta başa geçen gideni aratıyor. Gelen gideni aratmasın desek de, misliyle aratıyor. Donanım yok, kalite yok, bilgi yok, eğitim yok; birilerinin torpiliyle geldiği yerde size yüksekten bakıyor, kibirle donanıyor. İş bitirici değil, iş uzatıcı; işi yokuşa sürücü ya da hiç iş yapmayıp maaş yiyici oluyor. Sadece torpille geldiği koltukta oturuyor, sıkı sıkı sarılıyor koltuğa. Kendi çalışmadığı gibi çalışanlara da çelme takıyor, taş koyuyor. Eğitimli adam, dürüst adam, çalışan adam sevmiyor. Zaten odasına girdiğiniz anda konuşmasıyla, üslubuyla hep "ben" diyerek başlayan cümleleriyle bütün enerjinizi alıyor. Bu mu diyorsunuz, bu mu müdür amir olmuş? Bazısı da yediği kaba pisliyor, bütün riyakâtsizliği, nankörlüğü, vefasızlığı ile dirseğini gösteriyor kendisini oraya getirenlere. Samimiyetsiz, yapmacık oluşu çıkıyor ortaya. İşi bitene kadar köprüyü geçene kadar olanlardan çünkü. İşini bilen, işini hakkıyla yapan kimse gelmiyor; geliyorsa da çok kalmıyor, ya gidiyor veya görevden alınıyor. Ne yapacağız peki? Nereye kadar gidecek bu düzen? İş bilmezlerle, vasıfsızlarla, çıkarcılarla ne kadar ilerleyebileceğiz? Kimi birilerini basamak olarak kullanıyor, kimi koltuğunu çünkü daha ileriye bir üste sıçramak istiyor. Atmadığı takla kalmıyor, buda çok mide bulandırıyor. Kaliteden eser yok, ilim yok, irfan yok, adap yok, giyim tarzı yok. Giyim tarzından bize ne diyebilirsiniz, öyle olmuyor bir kurum, kuruluş, parti vs. başındaysa kılık kıyafetine de dikkat etmek zorunda. Mezun olduğu bölüm farklı, işe atandığı bölüm farklı olunca kaos çıkıyor ortaya, çünkü hiç bilmediği, anlamadığı bir yerde. Ama ben yapamam, anlamam, benim işim bu değil demiyor. Yazık, çok yazık. Rahmetli babaanem yaşasaydı bugünler içinde söyleyeceği bir söz olurdu kesin."