Birgün Ankara’ya gittim. Babamla, kendime numaralı gözlük almak için Ankara’ya gitmiştik. Babam Milli Eğitim’de çalışıyor. İzin aldı. Beni muayene ettirdi. Ankara’ya ilk gittim. 1965 yıllarında Ulus’ta gezerken vitrinde bir gömlek gördüm. Babam beni kırmazdı. İstedim aldı. Aldı ama satan, KOM gömlek, bu gömlek kaliteli dedi. Babam çocuk istedi. Bende iyi severim ve bilirim dedi. Gömleği orada giydim. KOM diye bir marka inanın o günler de Yozgat’ta yok, öyle kalite. Yozgat’a geldik. Bir işim çıktı, köye gittim. İki gün gezdim yengem gömleği çıkar yıkayım dedi. Bende çıkardım. Kabahat bende, yengeme bu gömlek naylon karışımı demedim. Yengem çamayır kaynatırken, benim gömleyi kazana atar. İyici yıkar. Akşam üstü çamayır ipine asar. Bir baktım ki, Allah’ım ne göreyim, koca gömlek küçücük kalmış. Aman yenge, ne yaptın dedim. Yengem, gömleyi yıkadım kurban olduğum dedi. Yenge, gömlek küçülmüş dedim. Vallahi iyice kaynattım. Duruladım ama çekmiş. İyi kumaş değilmiş diyerek beni yatıştırdı. Yengem haklı çünkü benim söymemem lazımdı.
AMCAM BENİ AÇ BIRAKTI
Bir gün Yozgat’tan köye git-tim. Gezmeye köye gittiğimde amcam Muhsin, kimseye gitme bize gel.
Yengende seni sever, elinde büyüdün der. Ben de her köye gittiğimde Muhsin amcamda kalırım. Çünkü, yengem açlığımı, tokluğumu her zaman sorar. Bir gün, Hüseyin yavrum, amcana tarlaya ekmek götür dedi. Ben tamam, götüreyim dedim. Hangi tarla diye sordum. Yengem, çoraklıktaki tarla dedi. Yengem yemeği hazırladı. Yemekle birlikte tarlaya vardım. Selamün aleyküm dedim. Amcam aleyküm selam, iyi geldin öyle açıktım ki sorma, Allah senden razı olsun dedi.
Biraz sonra yemeğe başladı. Ama ne yemek.
Böyle ekmeği yarıya bölüyor, bir sokum ediyor.
Kafasını aşağıdan yukarıya kaldırmıyor. Ben küçük lokma alıyorum. Dayanamadım amca nasıl yiyorsun, ben aç kaldım dedim. Amcam öyle kahkaka attı ki, sormayın. Yiğenim şimdi bir destide su içeğim görürsün dedi. Ve bir destide su içti ama hak verdim. Çünkü sıcağın altında, tırpan sallıyor. Yanında çalışırken bekledim. Hakikaten içtiği suyu hemen terle çıkardı. Köye geldim, yenge amcam beni aç koydu diye anlattım. Vay kurban olayım, sen yağlı yumurtayı hakettin diye benim gönlümü aldı. Yengemin ellerinden öperim. saygılar sunarım. Hakkını helal et canım yengeciğim. Elinden çok ekmek yedim.
SORUYU BİLEMEMİŞLER
Yozgat’ta Karga köyü, lügatlı konuşan köy olarak bilinir. Bundan yetmiş sene önce amcam ve yanında arkadaşı yola çıkmışlar. Karga köyüne gelmişler. Bir odada misafir olmuşlar. Odanın delikanlısı gelmiş. Nerden teşrif ettiniz deyince, amcam ve arkadaşı birbirinin dönmüş, bu ne söylüyor diye bakışmışlar. Cevap yok. Biraz sonra sofra kuran delikanlı maktubunuz neyidi diye tekrar sorar. Bir daha bizimkiler şok olur.
Delikanlı odadan çıkar. Bu yumuşağı der. Bu arada amcam ve arkadaşı hadi gidelim derler. Sofra ortada kalır. Bu delikanlı bir daha gelir. Bize bir soru daha sorarsa bilemek, hangi deli derler. Yola çıkarlar. Ula gardaş, o delikanlı nedemek istedi. Nerden teşrif ettiniz, maktubunuz neydi diye.. İyi iki çıktık odadan, Bize bir soru daha sorar gene bilemezdik. Köye gelirler. Açlığımızdan öldük ana Karga’dan geliyoruz. Bize odada soru sordular. Bilemedik. Odadan çıkıp geldik derler. Soru neymiş diye sorar. Maktubunuz neyidi. Nerden teşrif ettiniz deyince, annesi yanına ne istiyorsunuz, bir emriniz mi var? Hangi köyden geliyorsunuz. Hangi köyden geliyor, nereye gidiyorsunuz demişler. Sevgi, saygılarımla...