Eşinin tüm yalvarışlarına rağmen “Vatan elden gidiyor” diyerek evden dışarı çıkan gazinin hikayesi de, henüz 19 yaşında vatanı için tanklara kafa tutan Çankırılı gencin hikayesi de “vatan” merhumesinde bir araya geliyor.
“Vatan elden gidiyor hanım”
15 Temmuz gecesi her biri farklı yaşanmışlıklara gark oldu. Kimi anne-babasını, kimi eşini çocuğunu geride bıraktı. Eşinin tüm yalvarışlarına rağmen “Vatan elden gidiyor” diyerek evden dışarı çıkan gazinin hikayesi de, henüz 19 yaşında vatanı için tanklara kafa tutan Çankırılı gencin hikayesi de “vatan” merhumesinde bir araya geliyor.
Yozgat Çamlık Gazetesi olarak başlatmış olduğumuz 15 Temmuz Gazilerinin yaşanmışlıklarına dair özel röportajımızın ikinci bölümünde de sırlarla dolu hakikatler yer alıyor. Ankaralı Cüneyit, Çankırılı Erkut, Yozgatlı Muammer’in hikayesi.
15 Temmuz gecesini canları pahasına ortaya koydukları irade ile aydınlatan o gecenin kahramanlarından Cüneyt Üngör, kırkı günü geride bıraktığını eşini ve çocuğunu düşünmeden hainlere dur diyen kahramanlardan.
EŞİNİN YALVARIŞLARI KÂR ETMEDİ
O gece yaşadıklarını Çamlık Gazetesi aracılığı ile tüm Yozgatlılarla paylaşan Cüneyt, 15 Temmuz Cumartesi günü üçüncü çocuğunun kırkı mevlidinin olduğunu söyledi.
Buna rağmen sokağa çıkmak için bir an bile tereddüt etmeyen Cüneyt’i, sokağa iten, gazilik mertebesine ulaştıran o muhteşem duyguyu kendinden dinleyelim;
“15 Temmuz gecesi benim üçüncü çocuğumun kırkıydı. Eşim de çalıştığı için haliyle cumartesi günü 40’ı etkinliği yapacaktık. Evden çıkarken o gün akşam eşim dedi ki “Çocuğun kırkı günü sen bizi bırakıp nereye gidiyorsun” dedi. Dedim ki hanım çocuğun sırası değil, vatan elden gidiyor dedim. O duygu ile dışarı çıktım. Cenab-ı Allah da bize böyle bir şey nasip etti. Cenab-ı Allah böyle takdir etti.

YOZGATLI GAZİ MUAMMER ERKAYA
O GECEYİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?
15 Temmuz gecesi yediği üç kurşunla gazi olan Yozgatlı Muammer Erkaya, o geceyi hiç bir zaman unutmamak ve unutturmamak istiyor!
Erkaya, 15 Temmuz darbe kalkışması sırasında Kızılay’daki evinden çıkıp, darbecilere karşı durmak için bir an bile tereddüt etmedi. Genel kurmaya elinde Türk bayrakları ile yürüyen Erkaya, tankların üzerinde darbeci askerlere karşı mücadele etti. Genel kurmaya ilk giren halkın içerisinde yer alan erkaya bir anda darbeci askerin namlusu ile yüz yüze kaldı.Darbeci komutan askere vur emri verdiğinde şehit olmak için bir an bile tereddüt etmeyen Erkaya, kurşunların hedefi olmaktan kurtulamadı. Yediği üç kurşun ve şaramplen parçaları ile ağır yaralanarak gazilik mertebesine ulaşan muammer Erkaya, yaşadıklarının Çanakkale destanından farksız olduğuna inanıyor. Halen vücudunda şaramplen parçaları bulunan gazi, karanlık geceyi unutturmamak için her gün yeniden düşünüp, hafızasında canlı tutuyor.
ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ BAYRAĞIMIZA, VATANIMIZA HELAL GELMEDİ
Erkaya, aradan geçen bir buçuk senelik zaman diliminde yaşadıklarını ve duygularını şu sözlerle anlattı: “
Şükürler olsun ki vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı hala devam ettirebiliyorsak. Şuanda da devam ettirebiliyoruz. Onun için mutluyum diyebiliyorum kendi adıma. 18 gün hastanede kaldım, üç tane kurşun yemişim sırtımdan. Akciğer parçalanmış benim. Akciğer ameliyatı geçirdim, karın ameliyatı geçirdim, gözden iki kere ameliyat yapıldı retina yırtılmış. Şaraplen parçası boğazıma vurduğu zaman soluk borusuna zarar vermiş, boğaz ameliyatı da oldum. Küçük parçalar var sağımda solumda onların önemli olmadığını düşünüyorum. Bir tane son bir ameliyatım kaldı kara ciğerden. Bütün dünya Türkiye’ye, hatta İslam ülkesine her zaman kötü olarak yaklaşmıştır. Hep de yaklaşıyor bunu hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz’un başarıyla sonuçlanması biraz da Çanakkale savaşını da anımsatıyor diyebilirim.
Çünkü orada benim gördüğüm annelerimiz, kardeşlerimiz, bacılarımız, abilerimiz eline bayrağı alan hepsi. Çünkü elimizde silahımız yoktu ateş edebileceğimiz. Bir askerimiz vardı çünkü hiç kimseye kötü bir niyetle yaklaşmadığımız sürece onların da bize kötü niyetle yaklaştığını gördük. Ayrıca 15 Temmuz’un çok büyük bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bir darbe yapıldığı zaman başarılı olduğunu gördük ama bu başarısız oldu. Bunu da tüm dünyaya gösterdiğimize inanıyorum. İçindeydim, yaşadım.

19 YAŞINDA BİR GAZİ!
O gün yaşadıklarını şöyle anlattı Erkut; “O gün işe başlamıştım bir markette. Liseyi yeni bitirmiştim. Akşam eve gidiyordum marketi kapattık. İnternetten köprülerin kesildiğini, yolların kapandığını öğrendim. Ne yapalım dedik, babamı aradım halk otobüsü şoförü. Genel kurmay istikametinde çalışıyor, baba dedim orada durum nasıl bir şeyler oluyormuş. Büyük ihtimalle Hulusi Akar’ı derdest ettiler, büyük ihtimalle buralarda canlı bomba var dediler. Eve geldim, o ara Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın açıklamaları. Evden çıkalım dedik, aracımız yoktu. Merkeze 8-9 kilometre uzaklıktayız. Otostop çektik üçüncü araba durdu Allah razı olsun. Kimdi tanımıyorum, inşallah hayattadırlar. GATA Askeri Tıp Akademisi var oraya geldik, oradan Kızılay’a doğru geçeceğiz, birinci kapıya geldiğimizde bomba attılar. Devlet Su İşleri diye bir yer var oraya geldik bir arkadaş yaralıydı, ayağından yaralanmıştı, askerle polisin çatıştığını emniyetin kötü durumda olduğunu söyledi. Biz oradan döndük Emniyete. Emniyetin oradaki üst geçit, emniyetin yemekhane bölümü ateşler içinde yanıyordu. Zaten yoğun bir araç trafiği, herkes araçlarını yolun üzerine bıraktı yürüyerek devam ediyor. Köprünün üzerine geldiğimizde sürekli bir ateş sesi var, yaralılar var.”
Üzerine gelen tanklardan kurtuluş anı ve son tankın altında kalmak üzereyken can havliyle kendini köprüden aşağıya attığını söyleyen gazi, o anları anlattı: “Sanıyorum tankların kaçış anıydı ilk tankın altında kalmaktan son anda kurtuldum. İkincisinden abim kurtardı, üçüncüsünün altında kalacaktım köprüden aşağıya düştüm. Vücudumda şaramplenler var. Ayağımda kırıklar çatlaklar vardı. 6 ay tedavi gördüm, 7-8 ay yürüyemedim. O gün zor bir gece yaşadık. Allah bir daha yaşatmasın. Başımıza bir musibet geldi ama çok şükür vatanımız zor bir süreçten kurtuldu. Çok güzel arkadaşlıklar kazandık.”
YOZGAT TEK VÜCUT OLMUŞTU!
O karanlı gecede Yozgatlı sokağa çıkarak ilk tepkiyi veren illerin b aşında geldi.
Yozgat merkezde, kentin valisi, belediye başkanı, jandarma komutanı, cumhuriyet başsavcısı, halkı tek vücut oldu.
O günün jandarma komutanı milletin iradesinden başka irade tanımadığını söyleyerek önemli bir duruş sergiledi.
O gün vali, yanındaki emniyet müdürü ve jandarma komutanına; “Abdestimizi alalım, vatanımız için öleceksek bir kere ölelim” diyebilecek kudreti gösterdi.
O gün bir millet tarih yazarken Yozgat da o tarihi zaman dilimine adını altın harflerle yazdıran kentlerden oldu.






