Güzelliğin Tarihçesi

Kozmetik kullanımın tarihi, geçmişi çok eskilere dayanır. Eski mısır’da kadınların göz kapaklarını boyamak için rastık kullandıklarını, kleopatra’nın cildini beyazlatmak ve yumuşatmak için sütle yıkadığını biliyoruz. Günümüzden 3000 yıl önce, Eski yunan kadınları kurşun karbonatla boyanarak yüzlerini soldurmaya çalışıyorlardı.

19.yuzyıla kadar yüz beyazlatmada, içinde kaebonat, hidroksit ve kursun oksit bulunan özel bir karışım kullanıyorlardı. Her kullanımsa bende biriken bu modeller, sayısız fiziksel rahatsızlığa neden olur, kimi zaman kasların fela olmasına ya da ölümlere yol acardı.19.yüzyılda bu ölümcül karışımın yerine içinde çinko oksit bulunan yeni bir yüz pudrası kullanılmaya başlandı. Göz pudrası olarak kurşun ve antimuan sülfürü ve gözlerin parlamasını sağlamak içinde güzelavratotu gibi zehirli maddeler kullanılıyordu.

Terlemeyi önleyen ve etkin maddesi alüminyum klasör olan terlemeyi baskılayan koku gidericilerde, 1890’larda ortaya çıktı.1940’larda,yarattığı cilt sorunları nedeniyle, alimünyum kalorünün yerini, günümüzde de kullanılan alüminyum klorahidrat aldı. Kozmetik endüstrisinin günümüzdeki anlamıyla büyümeye başladığı dönem, 20. Yüzyılın başları /1940’lu yıllarda 50’li yıllar arasında, gazete ve dergilerde çıkan yazılar aracılığıyla kadınlara, egzersiz, diyet ve kozmetiklerle saç ürünlerinin düzenli kullanımının kendilerini daha çekici yapacağı anlatıldı. Daha önceleri bu tür güzellik yardımcılarının yalnızca ahlaksal değerlere bağlılığı kuşkulu çevrelere özgü olduğu düşünülürdü./ Sinemanın bulunuluşu ve renkli film yönteminin geliştirilmesi kozmetik endüstrisi açısından bir dönüm noktası oldu.

İlk kadın sinema oyuncularından / Theda Bara’nın beyaz perdedeki, Helena Rubinstein kozmetik ürünleriyle süslenmiş görüntüsü sansasyon yaratmıştı. Rubinstein, rimeli ve renklendirilmiş pudra kavramını geliştirdi. Fransız sahne sanatçılarından etkilenerek gözleri renklerle gölgelendirmeye başladı; dudakları kırmızıya boyayarak belirginleştirdi. Holllywood’da makyaj sanatçısı olan Max Foctor ise, o dönemlerde çok çeşitli ürünlerle kozmetik endüstrisine katkıda bulunan bir başka addı. Onun ürünleri, film teknolojisindeki /gelişmelerin sonucuydu; çünkü renkli filmlerde istenen etkilerin/ yaratılabilmesi için oyunculara farklı makyajlar yapılması gerekiyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın da kozmetiğin yaygınlaşmasında önemli rol oynadığı düşünülüyor./1910’ların sonunda kadınlar hem toplumsal hem de ekonomik/ açıdan özgürleştiler/ 1920’lerde, sinema sayesinde beyaz ten modası tarih oldu; artık, bronz ten modaydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında naylon çorap kıtlığı nedeniyle çıkan ‘ bacak makyajı “modasının ardından, 1950’lerde, bronzlaştırıcı ürünlerin reklamlarında artış oldu. Aynı yıllarda televizyonun yaygınlaşmasıyla “procter ve çamble” gibi sabun firmalarının sponsorluk yaptığı bazı radyo programlarda televizyona taşındı. Kozmetik ürünlerinin reklamlarıyaygınlaştı.1960larda, hem takma kirpiklerin hem de “ doğal “ kozmetik ürünlerinin popülerliğinde artış oldu. Doğal ürünler, havuç suyu ve karpuz özü gibi bitki kökenli karışımlara dayanıyordu. 1970’lerde ABD’de soyu tükenmekte olan canlıları koruma yasasının yürürlüğe girmesiyle, belli bitkilerin kozmetik üretiminde kullanılması yasaklandı. Sonraki yıllarda hem teknolojideki ilerlemeye, hem de kozmetik pazarının doymak bilmeyen açlık duygusuna bağlı, çok daha karmaşık ve çeşitli ürünler üretilmeye başlandı.