Hamas-İsrail ve İran Üçgeninde Yaklaşan Tehlike

Hafta sonu Hamas’ın İsrail’e dönük başlatmış olduğu saldırılar sonucunda her iki taraftan da binlerce kişi  hayatını kaybederken binlerce insan da çok çeşitli biçimlerde yaralandı. Hali hazırda devam eden çatışmalar İsrail’in savaş ilanı sonrasında çok daha şiddetli bir biçimde çok daha uzun bir zaman dilimine yayılacak ve aylarca sürebilecek olan bir şiddet dalgası hem İsrail  hem de Filistin tarafını kasıp kavuracağına kesin gözüyle bakabiliriz.  Hamas’ın İran’nın desteğinde başlattığı binlerce masum sivil vatandaşın ölümüne sebep olan bu saldırıların asla Filistin halkının yararına olacağını söyleyebilmemiz mümkün değil. Zira sivillere dönük bu saldırılar ne ahlaki ne vicdani ne de  insani bir çerçeveye sığdırılamaz.  Hamas bu saldırılar sonucunda İsrail’i şu anda yöneten Netanhayu hükümetinin ekmeğine yağ sürmüş oldu. İsrail’i yöneten Netanyahu Hükümeti bu saldırının sağladığı meşru zemin üzerinden İsrail’in sahip olduğu tüm askeri güçle başta Gazze olmak üzere tüm hedeflere saldıracağını deklare etti.                                                                                                                        Bundan sonraki süreçte maalesef tüm dünya İsrail’in ve Hamas’ın çatışması sonucu hayatını kaybedecek olan binlerce masum insanı izlemeye devam edecek. Savaş Gazze’nin bütünüyle yıkılmasını ve milyonlarca Filistinlinin yerinden sökülüp atılması sonucunu doğuracak. İsrail ile Hamas arasında başlayan bu savaş bölge açısından da çok daha önemli bir sürecin kapısını aralayacaktır. İsrail bu saldırının arkasında İran desteğinin bulunduğunu çok açık bir biçimde bildiği için Hamas ile başlayan askeri çatışma ABD ve diğer batılı güçlerin desteği ile İran’a dönük askeri bir saldırının temelini teşkil edecektir. İsrail şu anda sahip F-35 uçak filosu sayesinde İran’nın askeri üstlerine dönük saldırı yapma kapasitesine sahip bulunmaktadır. İsrail’in İran’a dönük askeri bir saldırısının gerçekleşmesi durumunda ABD’nin silah gücünün İsrail’in yanında konumlanacağı açıktır. Özellikle 2024 yılında ABD başkanlık seçimini Trump’ın kazanması durumunda Trump-Netanyahu ikilisi mutlaka İran’a dönük bir askeri saldırı başlatmayı hedefleyecektir.                                                                        Sonuç İtibariyle yakın gelecekte İsrail ile İran arasında bir savaş olma olasılığı giderek artmaktadır. Mevcut Biden hükümeti ABD’yi ilk planda İran ile karşı karşıya getirecek olan bir savaşa girmek konusunda çekinceli davranacaksa da Biden hükümetinin İsrail’den gelecek olan taleplere uzun süre direnebilmesi pek mümkün olmayabilir. Bölgemizde dengeler hızla değişirken İran’a dönük bir askeri harekat İran’ın çözülmesi ve bölünmesi ile sonuçlanacaktır. Nasıl ki Irak, Suriye,Lübnan gibi Ortadoğu ülkeleri fiilen bölünmüş ülkelere dönüştürülmüş ve İsrail’in ulusal güvenliği  bu sayede sağlanmış ise üçe bölünmüş bir İran bölgede en fazla İsrail’in hayrına olacaktır. Süper güç ABD’yi yanına almış olan bir Netanyahu bu sefer bu fırsatı kaçırmayacak ve İran’a belki de bir emri vaki yaparak saldırmak isteyecektir. Ülkemiz tam da bu noktada İran’a dönük gerçekleşecek olan bir askeri harekatın sonuçlarını en aza indirmek adına olabildiğince akıllı hareket etmek durumundadır.                                Öncelikle Türkiye bölgesel bir güç olarak her ne kadar İsrail ile İran arasında meydana gelebilecek olan savaşın bölgede son derece olumsuz sonuçları olabildiğini bilmesine rağmen böyle bir savaşa tek başına engel olamaz. Bu  açıdan  olası İran- İsrail savaşı sonrası oluşabilecek olan göç akınına karşı tedbirler almak durumundayız. Türkiye hali hazırda milyonlarca sığınmacıya kucak açmışken milyonlarca yeni sığınmacının daha ülkemize gelmesi Türkiye açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye, İran üzerinden gelebilecek olan bu büyüklükte bir sığınmacı akınını sınırları dışında karşılamak durumundadır. Özetle Türkiye açısından önümüzdeki beş yıl beka meselesi oluşturabilecek olayların bölgemizde meydana geleceği bir dönemi işaret etmektedir. Türkiye’yi yöneten devlet aklı büyük emperyal güçler tarafından Ortadoğu ‘da yakılmak istenen büyük bölgesel savaş ateşi karşısında temkinli davranarak bu savaş ateşinin dışında tutmak ile mükelleftir.                                    Zira yakılmak istenen bu ateş  emperyal güçler dışında Ortadoğu’da yaşayan hiçbir halka kan ve gözyaşından başka bir bedel vaat etmemektedir.