İnsan İçin Ömür En İyi Sermayedir

İslam’a göre dünya hayatı sınırlı, geçici bir hayattır yani insan için dünya bir misafirhanedir. Dünya hayatını ebedi sanan, faziletlerle rezaletleri birbirine karıştıran aldanır. Dünya hayatını ebedi bilmek, beyhude yaşamaya neden olur. Dünyadan tok gitme sevdası peşinde koşturur. Hayat nimetini yerinde kullandırmaz. Böyle bir hayat da insan için pişmanlık dolu bir hayattır.

Dünya hayatı Kur’an’ın ifadesiyle oyun ve eğlenceden ibarettir. Ve dünya Ahiretin de tarlasıdır. Bu alem kurulduğundan beri sayısız insan bu hayatı yaşamış, hepsi de her adım atışı, her nefes alışı ile ölüme doğru gitmiştir. Hiçbiri isteyerek, istediği zaman bu hayattan ayrılmamıştır. Ne var ki, bazısı hayatı gerçek yönü ile yaşamış, kazanmış, bazısı da sapkınların hayatını kopya edip anlamsız işlerle uğraşmış ve dünya hayatı kendileri için pişmanlık vesilesi olmuştur.

Bu hayat geçicidir, dünyanın zevki de malı da geçicidir. Makamlar da, şan şöhret de geçicidir. Daha önce de nice insanlar dünyaya sarılmış; dünyayı mesken edinmiş ve bırakıp gitmişlerdir. Giderken de hiçbir şey götürememişler. Geride Kur’an’ın ifadesiyle: “Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardır. (Duhan: 25-27)

İnsan için ömür, en iyi sermayedir, çok iyi ve değerlendirilmelidir. İnsanın ne kadar yaşadığı değil, insanın ne yaptığı önemlidir. Hayat yeme içme, eğlenme ve mal bırakmaktan ibaret değildir.

Ayrıca dünya hayatı, başıboş bir hayat gibi görünüyorsa da, baştan sona sorumluluklarla dolu bir hayattır. Böyle bir hayatın içinde insan, bir nefes fazla alabilmek, daha çok mal toplayabilmek ve dünyadan daha çok zevk alabilmek için çırpınıp duruyor. Hayatı iyi yönü ile dolu dolu yaşamak, her anını değerlendirmek varken, bu fırsatı değerlendiremiyoruz. Onun için ağlaya ağlaya geldiğimiz bu dünyadan ağlaya ağlaya gidiyoruz. Aslında hayat nimetinin kıymetini bilebilsek, o zaman hayattan gülerek ayrılmamız lazım.

İslam anlayışına göre hayat bir imtihandır. Ahiretin tarlasıdır. İslam’da hayat kutsaldır. Her anının hesabı verilecektir. Ölümle burun buruna yaşarken bir nefes daha fazla alabilmek için çırpınmak ne kadar beyhudedir.

Cenab-ı Allah kutsi bir hadiste: “Kim geçici nimeti, kısa hayatı, devamsız zevki seçerse, kendine zulmetmiş olur, Rabbine isyan etmiş olur, ahireti unutup dünyaya dalmış olur” der.

İslam, insanı Allah’tan alıkoyan, kulluğuna engel olan, insanı azdırıp sapıtan, gururuna, cimriliğine sebep olan, kulun cehenneme gidip, azap görmesine neden olacak olan dünya ve dünyalığı reddeder. İslam, mal ve maddeye esareti değil, ona hakim olmayı emreder. Hakim olunmayan dünyalık mal insanı sapıtır, insanda insani, ahlaki bir değer bırakmaz. Unutmayalım ki, dünyayı arkamıza almadan Allah’a ulaşamayız.

Bir Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa Allah âhireti kazanmanızı ister." (Enfâl: 67)

Dünya bir imtihan sahnesi olduğuna göre: İnsan için ya ebedî saadet, ya ebedî felâket olacaktır. Dünya ve içindeki geçici nimetler Allah'a kulluk yapma, yolunda yürümeye mani olmamalıdır. İnsan her zaman Allah'a yönelik olmalı, emir ve yasaklarını severek yapmalıdır. Nefis var, şeytan var amma hayırlı olan Allah'a kulluk yapmaktır. İnsan her işinde Allah'a sığınmalı, Allah'a dayanmalı ve O’na güvenmelidir. Dünya malı, şanı, şöhreti kişiyi aldatmamalıdır; çünkü bütün bunlar insan için geçici nimetlerdir. Kalıcı olan Allah’a yapılan kulluk görevidir.