İslam’da Mükafat ve Ceza Dengesi

İnsan boş yere yaratılmadığı gibi (Müminûn, 23/115),başı boş da bırakılmamıştır (Kıyame, 75/36). Allah’ı tanıyıp boyun eğmek ve ibadet etmekle yükümlü kılınmış (Zâriyat, 51/56) ve imtihana tabi tutulmaktadır.(Mülk, 67/2). İnsanın bu imtihanında başarılı olması imân edip sâlih ameller işlemesi, inkâr, isyân. ve kötü işlerden sakınmasına bağlıdır.
Her insanın inanç durumuna göre, dünyaya yada âhirete yönelik beklentileri de vardır. Bilhassa dünya beklentilerinin içi boş dilek ve temennilerle değil, çalışıp çabalamayla sebeplere yapışıp kendisinden beklenen sorumlulukları yerine getirerek elde edildiğini de tecrübe ederek görür. Aynı durum ahiret beklentileri içinde fazlasıyla geçerlidir. Ayette bu gerçek şöyle ifade bulur: "Ey müminler! Allah’ın mükâfatı ne sizin kuruntunuza ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır ve Allah’tan başka kendisini o azaptan kurtaracak dost da yardımcı da bulamaz. Erkek veya kadın kim mümin olarak iyi işlerden yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar” (Nisâ /123,124). Ancak insanlar ahiret beklentilerinin, dünyevi yükümlülüklerini yerine getirme konusunda daha fazla gaflet içindedirler.
Dinimize göre Allah’ın rızası, cennet ve orada vaat edilen nimetler söz ile boş beklenti, dilek ve temennilerle değil ancak îmân edip erdemli ve yararlı işler yapmak suretiyle elde edilebilecektir. Allah’a ortak koşan, âyetlerini yalanlayan, münafıklık yapan ve bozgunculuk çıkaranların cezalandırılacağı, âhirette onlara yardım edecek dost ve yardımcının da bulunmayacağı, gereği yerine getirilmeyen beklentilerin boşa çıkacağı vurgulanmıştır. İman edip hayırlı amel işleyenlere ise, amellerinin karşılığının eksiksiz ödeneceği müjdelenmiştir.
Bu çerçeve de yukarıda zikredilen ayetler şu hükümleri içermektedir:
- Allah’ın rızası, cennet ve orada vadedilen nimetler boş kuruntu, dilek ve temennîlerle elde edilemez.
- Günaha dalıp kötü ve çirkin bir işler yapanlar, affı yönünde bir adım atmadığı sürece cezasını çekecektir.
- Günahı sebebiyle bir kimseyi cezalandırmak isterse, Allah’ın cezalandırmasından onu kurtarabilecek hiçbir dost ve yardımcı bulunmaz.
- Îmân, edip iyi işler yapanlar dünyada karşılıklarını iyilik olarak gördükleri gibi ahirette de cennete gireceklerdir.
- Allah, insanlara zerre kadar haksızlık etmez.
Buna göre dünyevi veya uhrevi hiçbir nimet çalışıp çabalamadan, gerekleri yerine getirilmeden sadece dilek, temenni ve boş beklentilerle elde edilemeyecektir. Diğer taraftan dünya hayatında Allah, mümin olsun kâfir olsun, itâat etsin veya isyan etsin hiç kimsenin emeğini zayi etmemekte çalışma ve çabasının karşılığını eksiksiz vermektedir. Bu sebeple dünya nimetlerinden yararlanmak isteyen çalışmak, sebeplere yapışmak, iyi işler yapmak ve üretmek zorundadır. Bilim, teknik, ekonomi, yönetim, eğitim, sağlık, güvenlik ve benzeri her alanda ilerlemek, güven ve huzura ermek düzenli ve kurallara uygun çalışmaya bağlıdır; aksi davranış, nimetlerden mahrum olmayı getirecektir. Aynı şekilde âhiret nimetlerini elde etmek için de bilinçli davranmak, îmân edip iyi işler yapma zorunluluğu vardır. İman, sadece dilek ve temennilerle değil, kalpte karar kıldığı ve güzel amellerle dışa yansıdığı zaman değer kazanacaktır. İnsanı Allah’a yaklaştıracak olan da îman ve erdemli işleridir.