İslami Yaşam Ve Helal Beslenme Corona’ya Tedbir Gibi

Görüyorumki mikrobik faktörlerden kaynaklanan pandemik hastalıklara karşı korunma konularında dünyanın en şanslı milleti kesinlikle biziz. Çünkü biz hem Türküz, hem müslümanız. İnancımız gereği sürekli su ve sabunla temizleniyor, Kur’an’ın işaret ettiği helal gıdalarla beslenip, emrettiği kurallarla yaşıyoruz. Panik, korku, endişe, kaos ve umutsuzluklara karşı daha sakin ve akılcı yaklaşıyor, Devletin otoritesinin öngördüğü tedbirlere sadık kalıp, takdiri ise Yüce Allah’a bırakıyoruz. Bazı şarlatana rağmen hürafalardan hep uzak durup, bilime güveniyor, dine daha akılcı inanıyor, İsyan ve kargaşaya mahal vermeden tıp ve fen ışığında tevazuyla şükredebiliyoruz.

Araplarda gerçi Müslüman ama biz onlar gibi yemeklerde ellerimizi değil kaşıkl kullanıyor, yardımsever, misafirperver ve himayeci ince ruhumuzla da hastayı, mağduru, garibi, gurebayı, düşkünü daha samimice esirgeyip kolluyoruz. Paylaşımcıyız, sevgi doluyuz, adaletliyiz, çok daha temiziz, helal, hijyenik ve düzgün besleniyoruz. Devletimizin ve bilimin sözüne sadakatle itaat ve riayet ediyor, kuralları daha disiplinle uyguluyoruz. Hz. Peygamberimizin tesis ettiği tevazu dolu güzel birde gönle sahibiz.

Yani dediğim gibi tedbirimizi alıyor, takdiri Yüce Allah’a bırakıyoruz. Yapacak başka bir şey olmadığını da iyi bildiğimizden hiç bir panik ve kargaşaya fırsat vermiyoruz.

Güzel insanlar biliyorsunuz ki yaşlı dünyamız tarih boyunca defalarca bugünküne benzer bir çok pandemik salgınlar gördü. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler kara veba, kolera, tifo, domuz, kuş, at gripleri, insan-hayvan faktörlü enfeksiyonlar vs gibi onlarca yıkıcı, yıpratıcı süreçler atlattı. Yetmedi birde merhametsiz, vahşi ruhlu insanların icadı olan kitle imha silahları, atom bombaları, nükleer testler, akibeti düşünülmeyen kimyasallar, türlerin katili gübreler, ilaçlar, kozmetik dalavereler, daha fazla verim için bilinçli salınan hormonlar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, doğal dengelere inat ahmak müdahaleler vs. vs gibi aç gözlülükler, hırs, hız, haz ve hers dolu ütopik hedefler bizleri ve geleceğimizi sürekli ateşlere itti. Kimi denizi doğayı kirletti, kimi türleri tüketti, kimi besin kaynaklarını kuruttu, kimi yaktı, kimi yıktı, kimi yoketti, katletti. Tehlike zaten hiçbir zaman bitmedi ki..

Yani ortalıkta suçta çok suçlular da.. Tabiiki bu durumlar daha devam da edecek. Dünya siyasetini yönlendiren aktörler, daha fazla kazananbilmek için gözü hiç bir şey görmeyen rekabetçi firmalar, süreli ve kısa yaşamlı bir fani olduğumuz bildiği halde içimizdeki anlamsız gelecek kaygıları, bütün gücü ele geçirme çabaları, herşeye hükmetme arzusu ve tüm varlıklara sahip olma hırsı insanoğlunun yaratılış fıtratında var.

Neyse bunlar bilinen gerçekler, şimdi bunları bırakalım da, gelgelelim şu Corona Virüsüne...

AİDS, tifo, kolera, at gribi, it gribi, domuz gribi, kuş gribi, veba, kara veba falan filan... Bu ve bunlara benzer pandemik salgınlar yaşandığında tarihler boyunca dikkat edin Dünyanın en saygın doktorları, en akil bilim insanları, en güçlü devlet adamları, en yetkili kurumlar, Dünya Sağlık Örgütü ve itibar edilen tüm çevreler dikkat edin tedbir olarak ne demişler ve ne diyorlar... Ve bu zamana kadar neler önermişler ve hangi tedbirleri almışlar bir bakın...

Ben size söyleyeyim, aldıkları tedbirler ve dedikleri aynen şu. Defalarca elinizi yıkayın, banyo yapın, düzgün gıdalarla beslenin, çevreyi kirletmeyin, sakin olun, panik yapmayın, çareyi her zaman bilimde ve hijyenik kurallarda arayın, sabredin, kendinizi ve etrafınızı sürekli temiz tutun, koruyun kollayın gibi sözler değilmi?....

Yani Dünya Sağlık Örgütü bütün dünyaya gelin müslüman olun ve İslamı yaşayın diye çağrı yapıyor gibi. Tedbirlerinin tamamı Kur’an’ın müslümanlara emrettiği yaşam kurallarına tekabül ediyor. Nedenini ve çaresini tespite yönelik gayretli araştırmalar, bilimin ışığında kapsamlı bir beden ve çevre temizliği, abdest, şükür, helal beslenme, her alanda hijyen, yardımlaşma, dayanışma, hastası, mağduru, düşkünü izole ederek koruma, kollama, Devlete sadakatle itaat, her türlü kaza, bela, musubet ve hastalıklara karşı sürekli tedbir ve Yaratandan umut edilen takdir…..

Demek istediğim konu İslamın fazileti, müslümanların asaleti ve müminlerin mükemmel yaşam modelleri aslına bakarsanız herşeyin çaresi. Gibi gözüküyor. Dünya Sağlık Örgütünden tutun, gelmiş geçmiş üne sahip tüm hekimlerin her türlü pandemik hastalıklara karşı tedbir olarak sundukları tedbirler dönüyor, dolaşıyor, müminlerin yaşamındaki kurallara isabet ediyor.

Aman ha .. böyle söylediğim için beni takiyye yapan bir din bezirganına, bilgisi, görgüsü olmadığı halde ortalıkta filim fırıldak şarlatanlık yapan pasaklı soytarılara, ölçmeyi tartmayı bilmediği halde kafasına göre kurallar ve ritüeller uydurup, insanları cemaatlara bölen yetkisiz ağızlarla vaaz veren toplum fırsatçısı uyanıklara falan benzetmeyin sakın. Ben sadece aleni görünen bir farkındalığı işaret etmek istedim o kadar.

Yüce Kur’an’ı başta biz Müslüman ülkeler olmak üzere, insanları gittikçe kutuplaşan gafil dünyamızın tüm milletleri bi anlayabilse. Kutsal kitabımızın ve Hz. Peygamberimizin işaret ettiği ilmi, feni, adaleti arayan, araştıran, okuyan, öğrenen, ölçmeyi, tartmayı iyi bilen gerçek müslümanlarımız artık ortaya çıksa ve bizler adına onlar konuşup yönlendirse. Kılıksız, çirkin, eğitimsiz, sıfatsız, suratsız, düşmanlıkları körükleyen pis bakışlı kirli tiplere riayet edilmese.. İslama en büyük katkıyı ilmi, irfanı ve icadıyla arif müslümanlar sağlasa. Emir zaten o yönde değil mi?

Dünyanın huzuru, bereketi, adaleti, fazileti ve kurtuluşu okumak, araştırmak, barış ve kardeşlik içinde yaşamak, üretmek, koruyup kollayarak israftan kaçınmak, nimetlerinden milletleri eşitçe yararlandırmak, kanaatkar olmak ve hepsinden önemliside içiyle, dışıyla, çevresiyle tertemiz yaşayıp, soyları, türleri tüketmeden helal beslenme ve sürekli üretmek ilkelerini takip etmektir.

Gözü doymaz batı toplumlarının oyununa gelen, birbiriyle kavga eden, haddini bilmediği gibi birde yetkisiz ağızla vaaz vermeye yeltenen cahil sürüleri bu asil dinin üzerinden kirli ve fesat dillerini artık çekseler. İslamın faziletini anlayıp kardeş kavgalarını bi bıraksalar. Hz. Peygamberimizin tevazu, hoşgörü ve incelik dolu öğreti ve yönlendirmelerine karşı illa böyle olacak diye dayatan katı kurallı, kötü niyetli, korkutan, ürküten ve ne idiu meçhul kişilerin yorucu yıpratıcı uyduruk ritüellerinden yorulduk.. Tüm öğütlerde barış, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma, birbirini anlama ve kucaklaşma öğütleri varken tam aksine şirk edilerek kindar ve ötekileştirici gruplaşmalar, yeni kurallar ve sembollerle istikamet çizen cemaatlar, nefret dolu söylemlerini bitirsin atık..

Mazluma ensar olup, güleryüzle gönülden selamlaşmak, herkese tevazuyla cömertlik ve samimiyet göstermek öğütlenmesine rağmen, fesatlık, fitnelik, sinsilik, düşmansı zihniyetlerle, ortam bozan güçlere destekli yaklaşım ve din kardeşinin aleyhine olan tüm kararlara ittifak eden ve haksızda olsa hep güçlüden yana olan ülkelere nasıl Müslüman diyebiliriz..

Bu kutsal dine dil uzatan, kardeşlerimizi sinsi planlarıyla yanına çeken küffarları, bize karşı alaycı söylemlerinde haklı çıkaracak nede çok fırsatlar veriyoruz değilmi. Söylenecek çok şey var ama Corona tehlikesini anlatayım derken bak yine nerelere gittik yav..

Bakın Corona işi gerçekten çok ciddi bir kaos. Ben Özgün Orhun Çakır olarak kendi tedbirim ve ferdi önerilerim şudurki, Devletimizin dediği kuralları harfiyen uygulayıp, uyarılarından asla dışarı çıkmayalım. Zaten tedbir için söylenenlerin çoğu izolasyon ve hijyenik kurallar, temiz yaşama, helal beslenme, panik ve kargaşaya sebep olmama yönünde. Bizler bu kurallara zaten yabancı değiliz. Dünya milletleri arasında bizim en büyük avantajımız ise müslüman olmak ve İslamı yaşamak. Allah’a şükür abuk sabuk, uçan, kaçan, yılan çıyan, börtü böcek yemiyor, bedenen ve ruhen temiz yaşıyor, bilime güveniyor, kazanın, belanın Allah’tan geldiğine inanıyor, almamız gereken tüm tedbirleri alıp, yüce Yaratanın adaletine sığınıyoruz.

Tüm akil bilim adamları ve kurumların önerdiği de hemen hemen zaten bu..