İsrafın Zararları

Yüce Allah kainattaki bütün güzellikleri ve nimetleri bizler için yaratmıştır. Bu nimetlerin başında da mal ve evlat nimeti gelmekte ve aynı zamanda en büyük sınavda bu nimetlerden olacaktır. Ayeti Kerime bu hususa şöyle dikkat çekilir: “Mallarınız ve evlatlarınız ancak ve ancak bir imtihan vesilesidir.” (Teğabun, 64/15)

Diğer taraftan hayat, sağlık, mal, makam, mevki ve sahip olduğumuz doğal kaymaklar vb. gibi nimetlerde birer imtihan vesilesidir. Bu sebeple bütün bu nimetleri kullanma tarzımız, israf edip etmediğimiz ve bunları nerede ve nasıl tükettiğimizden de ahirette sorguya çekileceğiz.“Sonra o gün, nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”(Tekasür, 102/8)

Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şu uyarıyı yapmıştır: “Kıyamet günü insanoğlu, ömrünü nerede harcadığından, yaptığı işleri ne niyetle yaptığından, nasıl kazanıp nereye harcadığından, vücudunu ve sıhhatini nerede ve nasıl değerlendirdiğinden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz.” (Tirmizi, Kıyame, 1)

Yüce dinimiz bunların kullanımında iktisat ve itidali tavsiye eder. İktisat ve itidal, bütün işlerde kişinin ölçülü olmasıdır. Bunun zıddı ise israftır. İsraf, herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşru sınırların ötesine geçme, imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcamak anlamlarına gelir.(Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3613) Kısacası israf, insanın sahip olduğu nimetleri gereksiz ve aşırı tüketmesi, lüzumsuz ve gereksiz harcama yapmasıdır. Nitekim: “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/3) “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma. Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.”( İsra, 17/27 ) ayetleri bu yasağı dile getirir. Bu ayet-i kerimedeki tebzir kavramı, malı, mülkü saçıp savurmak, akılsızca harcamak, gerektiği yere sarf etmemek anlamındadır. Ayet, saçıp savurmayı nankörlükle, bu davranışı sergileyenleri ise şeytanın kardeşi olmakla nitelemektedir ki bu, israf olayının ve müsrif olmanın ne denli kötü bir davranış şekli olduğunu ortaya koyar. Bu hususta şu olay dikkat çekicidir.“Bir defasında Hz. Peygamber Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Rasulüllah(s.a.v.), onun suyu aşırı kullandığını görünce bu israf nedir? Diye sordu. Sa’d da, abdestte de israf olur mu? dediğinde, Hz. Peygamber evet hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” (İbn Mace, Taharet, 48) şeklinde cevap verdi. Çalışıp servet sahibi olmak kadar serveti doğru bir şekilde harcamak, aile fertlerinin, akrabanın, yoksulların ve toplumun haklarını vermek de önemlidir. Yüce Allah, her şeyi bir ölçü ve denge ile yaratmıştır. İnsanlar da hayatın her alanında olduğu gibi, harcamalarında da ölçülü ve dengeli olmak durumundadırlar.

Dinimiz nimetleri kullanmada ihtiyacı ölçü almış, gereksiz ve faydasız yerlere yapılan harcamaları yasaklamıştır. Harcama gelire göre değil ihtiyaca göre yapılmalıdır. Gelirimiz artsa bile harcama ihtiyaç hududunu aşmamalıdır. “Onlar ki harcadıkları vakit ne israf ne de sıkılık yapmazlar. (harcamalarında) ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan, 25/27 ) Ayette israf ve cimriliğin yerilmesine karşılık, ölçülü ve dengeli olma övülmekte ve bu tutum Rahmanın kullarının özelliği olarak zikredilmektedir.

İsrafın fertlere, topluma ve ekonomiye pek çok zararları mevcuttur. Kur’an-ı Kerim’de: “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz.; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31 ) buyrulmaktadır. Ayette, bir taraftan bu yeme ve içmede, israfa kaçılmaması emrediliyor. İnsan karnını tıka basa, ölçüsüzce doyurmayacak ama güç ve takatten düşecek derecede de aç durmayacaktır. Yani her şeyde olduğu gibi yeme ve içmede de dengeli olmak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v): “Ademoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Yemek yediğinde, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.” (Tirmizi, Zühd, 47) ölçüsüne dikkat çekmiştir.

Günümüz sofralarında hatta iftar sofralarında bile yenmeyip israf edilen yiyecek ve içecekler, çöplere atılan ekmekler, boşa akıtılan sular milyon değil milyarları bulan fakirlerin ihtiyacını karşılayacak miktara ulaşmış durumdadır. Bu alanda ilgili kurumlarca yapılan araştırmalar sonrası paylaşılan veriler ülkemizde de ürkütücü boyutlara ulaşmış durumdadır. Bu sebeple Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetleri yiyelim, içelim, kullanıp üzerimizde gösterelim. Fakat israfın her türlüsünden de sakınalım. Zira nimetler dünyada sınırsız ahirette de hesapsız değildir.