Peygamber efendimiz, “Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur” buyurunca; Ashab-ı kiram, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye sual etti. Onlara cevaben “İsterse nehir kenarında versin, aynıdır” buyurdular.

Hadis-i Şerifte Farz veya nâfile oruç tutan bir kimseyi iftar ettiren insanın, o oruçlu kişi kadar sevap kazanacağını müjdelenmektedir. Ayrıca bunun, oruçlunun sevabına ortak olmak anlamına gelmediği, oruçlunun sevabından hiçbir şeyin eksilmeyeceği de ifade edilmektedir.

Peygamber Efendimiz, “Allah Teâlâ, oruçluyu bir hurma veya bir yudum su yahut bir içim süt ile iftar ettirene de sevap verir” buyurdu. O halde sırf bir oruçluyu iftar ettirmek niyetiyle ve elde ne varsa onunla iftar ettirmek, oruçlu kadar sevap kazanmak için yeterli olmaktadır. Bu işte lükse, israfa ve hele gösterişe ve reklama kaçmanın hiçbir anlamı yoktur.

Yemek yedirmeyi nimet bilmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Amellerin en faziletlisi, bir müminin ayıbını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir. Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir”.

İftar soframızda oruçlu misafirlerimizin bulunması Allah'ın rızasını kazanmanıza vesiledir ve bu tavsiye edilmiştir. Nitekim Allah Resulü (s.a.v.) bir hadislerinde "Oruçlu kimseler sofranızda iftar etsinler. Yemeklerinizi iyi kimseler yesinler. Böylece Melekler de size dua etsinler." buyurdular.

Orucun birçok faydaları vardır. Önemli faydalarından birisi de zenginlerin fakirleri hatırlamasını, fakirlerin ihtiyaçları ile ilgilenmesini sağlamaktır. Atalarımız "Tok acın halinden ne anlar?” Demişlerdir. Oruç zengine açlığı, dolayısıyla devamlı aç olanları hatırlatır.

Peygamber Efendimizin "Komşusu aç iken kendisi tok olarak sabahlayan bizden değildir." sözünü ramazan da daha çok hatırlar ve düşünürlerdi. Bu sebeple zenginler; sofralarında oruçlu olan fakirleri bulundurmayı veya fakirlerinde sofrasına bir sıcak çorba koymalarını temin için onlara yardımcı olmayı ihmal etmemelidir.

Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir. Hazret-i Ali buyurdu ki: Dostlara yedirdiğim bir ekmek, fakirlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azat etmekten daha makbuldür. O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım dememelidir! Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızası düşünülmelidir.

Yemekte günah işlenen davetlere gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir. Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır.

Müslümanın Müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, “Davete icabet ediniz” buyuruldu. Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur. İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et; Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir”. ..

Fakire yemek yedirmenin sevabı ayrı, iftar açtırmanın sevabı ayrıdır. Peygamber efendimiz, Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur. “Bir kimse, Ramazanda, bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar, ona sevab verilir” buyurdular.

Bu vesileyle deprem bölgesinde fedakarca çalışan iftar yemeği hazırlayan ve dağıtan kardeşlerimiz büyük sevap kazanıyorlar. Allah hepsinden razı olsun!.. O bölgenin insanlarına daha fazla görev düşüyor; mağdur hemşehrilerine sahip çıkmalıdırlar. Gün kardeşlik ve yardımlaşma günüdür.