Kıtlık yılları

Bir yıllar gelmiş ki, kıtlık olmuş. Zor günler. Buğday yok denecek kadar çıkmış. Ama babam tarladan sapı getirmiş dövenli sürer. O günler köyün hocası köylüden alırmış. Yıllık çalıştığını hoca gelir hakkını alır. Çoban gelir hakkını alır. Bekçi gelir o da hakkını alır. Çok az bir buğday kalır. Köye deşirici tabir ettiğimiz fakir gelir, köyün harman yerine gelir o zengin adal Allah versin, daha şu komşuya git o versin diye harman yerinde dalga geçer. O toplayan amca babama gelir, babam al arkadaş al istediğin kadar al. Gerisi bana yeter der.O fakir amca burdan almam abi zaten buğdayın çıkmamış. Allah yardımcın olsun der ve gider. Babam çuvalın dibinde bir kaç çini buğdayı alır eve gelir. Annem ile düşünürler. Annem herif ne yiyeceğiz, ne unumuz var ne de ekmeğimiz. Buğday çıkmardı deyince babam Allah bizi yarattı. Rızkımızı verecek. Biz talep ettik, Allah kimi acından öldürmüş ki, bizleri öldürsün. Allah kerim diye kendisine teselli verir. Ama devamlı da düşünüyor. Allah’ım yardım et diye dua ediyor. Köyde yaşlı bir kadın gelir. Abdi ne düşünüyorsun sen varı yoğu bilen adamsın. Sana bir iş buldum. Babam, neki abla söyle bakalım der. Köylerde kil satacak, çamaşır kili ve baş kili satacaksın der. Kıtlık yıllarında annem ve babam dua ediyorlardı. Zor günler geçirmişler. Babama yardım etmek isteyen köydeki yaşlı kadının önerisi babam ve annemi sevindirmiş. Babam annem köyde kil çıkan dağa giderler. Mağara gibi yerden halbur halbur sökerler. Günde ancak bir kağnı söker ler. Bu söküm işi on gün sürer. Bir gün killik çöker. Babam, anneme, biz içerdeyken iyiki çökmedi der. O mağara gibi dediğim killikte koca dağ çökmüş, babam ve annem köye boş gelirler. Babam daha önce topladığı killeri yükler. Köylere gider. O günler sabun yok, soda yok ancak köylüler çamaşırı kilinen yıkıyorlar. Babam birgün Lök köyüne gider. Tanıdık birinin kapısının önüne çeker. Amca ve ev sahibi kadın sen içeride yemeğine ye, ben satarım der. Komşular, bu delikanlının babası çok zengindi. Ama kardeşler ayrıldı. Arazileri ona bölünde, bunada elli atmış dönüm düştü. Oda bu seneki yiyeceğini çıkarmaz.
Bu nedenle ticaret yapıyor. Kil satıyor. Gelin kil verelim. Buğdayınan değişelim der. Herkes babamın tarladan ürününün çıkmadığını duyunca alışveriş yapmışlar. Herkes bir çinik kile beş çinik buğday vermiş.
Babam, Lök köyünde bir evde misafir olurken, ev sahibi kili satmış. Babam evde yemeğini yiyip, dışarı çıktığında kilin bittiğini görmüş. Çuvallar buğdayla dolmuş. Babam, buğdayla dolu çuvalları kağnı ile köye götürür. Köydeki ağanın o kadar buğdayı çıkmaz. Annem buğdayı yıkar, babam da değirmene götürür. Ondan sonra annem kışlık turşuluk kaldı der. Babam Topçu’ya gider kili meydan çeker. Komşular ben para almam, yalnız turşuluk kelek ve lahana alacağım der. Köylünün canına minnet, herkes lahana ve kelek getirir. Babam hem kili satar hem de evin turşuluğunu alır. Köye bir kağnı lahana getirir. Evin turşusunu vururlar. Komşulara lahana ve kelek satarlar. Bu arada killik çöktüğünden, köylüye de kil satmaya başlarlar. Çünkü o ağa olan adamlar killiğe gidip kil sökmezler. Babam bulgur ve yarmaya veriyorum der. Evdeki kili bitirir. Kış başlar odamızı babam yakar. O günler misafir gelir. O aralar fakir olan misafiri bizim odaya gönderirler. Babam hemen onların karınlarını doğurur. Yatak serer, misafirini ağırlarmış.
Nereden nereye geldik. Allah insanlara talep ederse, görüyorsunuz rızıklarını nasıl sebep veriyor. Fakiri bizim kapıya gönderen o ağa günde bizim odada oturuyor. Kendi odasında ekmek yenir diye. Halbuki Allah yenen yere ve rir. Babam çok inançlı idi.Oğlum ben varıda gördüm, yoku da ama inceldim, kopmadım. Sizde incelebilirsiniz ve kopmazsınız. Çünkü ben dua ediyorum derdi. Hakikaten Allah’ın izni ile inceldik, kopmadık. Babam arkadan dua ederdi. Harama tenez zül etmedik. Babam devamlı haramın binası olmaz, bir gün yıkılır diye nasihat ederdi. Allah rahmet eylesin. Kendi diyene kadar ne çileler çekmiş. Ama bizlere inanın hiç bildirmedi.