Yozgat’ın Kadışehri İlçesine Bağlı Yoncalık Köyü Ankara’da yaptığı birbirinden nitelikli ve renkli etkinlikleriyle tüm hemşehrilerine gurur yaşatmaya devam ediyor.
Merkezi Ankara’da bulunan ve kurucuları arasında Osman Şahin, Lütfi Erdoğan, Ahmet Kılıç, Mustafa Doğan, Muhammer Aydın ve İmam Mustafa İşbilir’in olduğu ve hali hazırda yönetim kurullarında Müslüm ÖZÜPEK, Şeref AVCI, Hanifi AYDIN ve Önder ŞAHİN gibi saygın kıymetlerin olduğu Yoncalık Köyü Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin etkinliklerine yurt içi ve yurt dışından bir çok Yoncalıklıların yanı sıra basın, siyaset, sanat, akademik camia ve iş dünyasından renkli katılımcılar iştirak ediyor.
Güleryüzü, çalışkanlığı, saygısı ve yenilikçi faaliyetleriyle herkes tarafından çok sevilen Yoncalık Köyü Dernek Başkanı Lütfü ERDOĞAN; “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır hadisi şerifini hatırlayın. Ben görevde olduğum müddetçe Yoncalık Köylüleri asla birbirini unutmayacak, sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olacaklar, ben ömrümü birlik ve beraberlik amacıyla köyüme köylülerime feda ettim.” dedi.
Lütfü Başkanı sadece Yozgatlılar değil, Ankara’da yaşayan her ilden insanlar dürüstlüğü ve yardımseverliğinden dolayı çok seviyor, ismini herzaman saygı, sevgi ve iltifat dolu sözlerle överek anıyorlar. Herkes onun abi kimliğinden bizzat yada dolaylı olarak birçok yardım gördüğünü anlatıyor, vefalı dostluğu, çalışkanlığı, memleket aşkı ve hemşeri sevdasındaki samimiyetinin herkese yansıdığını söylüyorlar.
Yoncalık köyü yeşil dokusu, billur suları ve muhteşem coğrafyasıyla Yozgatımızın en güzel köyü olarak biliniyor. İnsanları misafirperver ve çok cömert… Hepside alicenap, eli cömert kaliteli ve karakterli şahsiyetler…. Bu köyde konuk kimliğinizle hangi haneye misafir olursanız olun baştacı olarak karşılanır, eşsiz bir saygı, emsalsiz bir güleryüzle uğurlanırsınız.
Bozok Platosunda cömertliği, yiğitliği, sofrasının açıklığı ve hanedanlığı ile herkesin adamın hası diyerek hatırını saydığı Nur Çavışın Nuru, Efelerin Deli Hamza, Kısa Bekir, Haşatların Hacı, Efenin Ömer, İbişin Bekir, Seferin Şekir, Hırhalinin Ali ve Hasoon Hasan hepside bu köylü.
Görgüsü, göreneği ve becerileriyle çevre köylerdeki tüm hanımların örnek aldığı Şeyhlerin Hazemi, Gara Zeynep, Elifcik, Tapar, Narin Bibi, Hacı Şavgının Sultan, Nurçavışın Kürdün Rahme ve Hacı Gozelin Arife hepside bölgenin Osmanlı hanımları olarak bilinir. Elleri yüzleri nurlu bu böyüklerimizin omaçlı, çalmalı, çokelikli, suvanlı dürümlerini yemeyen, çalhamasını, eşgisini, içmeyen kimse kalmamıştır. Onların bişirdiği Gôo pahlayı, bukduğü siniyi, gaynatdığı bekmezi, çalmayı, eşgiyi, hazırladığı çullamayı, bozaşı, bulamaşını, pahlavuyu kimse yapamazdı. Onlar gonuşunca herkes susar suküt kesilirdi. Çünkü Yozgat yöresinin en ağır başlı, en böyük ve en Osmanlı Kadınları onlardı.
Bu köye yolun düşmeyegörsün. Gara Yusuflar’ın, Salifler’in, Nasıflar’ın, Bıcılar’ın, Apoların, Esefler’in ve İmamlar’ın cömert ikramları, asaletli sofraları hâlâ konuşulur. Ağasından paşasına, Sadâacısından deşiricisine kim olursa olsun bu asilzadelerin misafiri olmayan kalmamıştır.
Yıllar önce Avrupa’ya göçmelerine rağmen gönül bağlarını hiçbir zaman koparmayan, köyünden, köylüsünden, hemşehrilerinden yardımlarını esirgemeyen çok cömert insanları var. Hasan ŞANVER, Nejmi CANSEVER, Zafer KILIÇ, Mustafa DOĞAN, Ahmet KILIÇ ve Muzaffer ÇELİK (Kenedi) içlerindeki memleket sevdaları, cömert gönülleri ve saygın karakterleriyle hem Yoncalık Köyünü hem de ülkemizi liyakatiyle yurt dışında temsil ediyorlar.
Ülkemizde refah düzeyi artan kişiler tatil için Marmaris’e, Bodrum’a, Datça’ya, Antalya’ya, Venedik’e, Roma’ya, Paris’e, Milano’ya giderken, Yoncalıklılar ise Bağlar’a, Kaçağın Dere’ye, Gömoğlu’na, Menevşelik Kayası’na ve Avludere’ye geliyorlar. Bu yüce gönüllü insanlar imkanları olmasına rağmen gönüllerinde asla kibir ve vefasızlık barındırmıyor ve her zaman topraklarına sadakatle bağlı kalıyorlar
Kadışehri başta olmak üzere çevredeki tüm köyler İstiklal Gazisi Nuru Çavış, Nasuhların Adil, Hacı Gözel, Onbaşıların Hacı Rıza, Hafoon Hasan ve Efelerin ÖMER gibi sofrası açık, hanedan, hatır-hörmet saabı asaletli adamların selamını baş üstüne alır, referanslarını anında kabul eder ve gönderdiği herkese ne istiyorlarsa çekinmeden verirlerdi.
Bu köyün hanımları ellerinin bereketindenmidir, yüreklerinin cömertliğindenmi yoksa yiğit anası olduklarındanmıdır nedir, hepsininde yemekleri çok güzel ve lezzetli olurdu. Goçun Salifin Gabutlu Esme size bi Gabah Çiçaa dolması yapsa, parmaklarınızı yerdiniz. Kel Hasanın Hanim bi arabaşı yapsın nerdeyse hamurun öte tarafını görürdünüz. Hepimizin bildiği yemekler burda bambaşka bir lezzete bürünür.
Onbaşının Fadime’nin bukdüğü siniyi heç kimse bukemezdi. İmamın Memmedin Hacer çanak çanak çokelik yapar guma yatırır, keli pancarından bek tavatır cacıh bişirirdi. Guccük Memlinin Hacca’nın külek külek acıyağsı (Tereyağ) olur muazzam çörek yapardı. Hafoların Garabaanın Emine omaçlı, şekerli, çalmalı, pilavlı, yımırtalı ve yoğurtlu dürümünü köyde yemeyen çocuk bulamazsınız.
Dobağan Zaho evinin önündeki bahçiye zorlu kelek, hıyar, domates, suvan eker, İmamın Ahmetin Dönüş ve Efenin Ömerin Topal Keziban Hala’nın Yasdılıdaş’daki bosdanlıkları ormanı andırıdı. Onların şemşamerler, pahlalar, pancarlar bişekil olurdu. Köyde ilk sarımsak ekimini ise Balik Yerinde tarım mühendislerinden daha başarılı olan Arif Şenol gerçekleştirdi.
Aslında şimdi bile modern şehir hayatının stresinden uzaklaşmak, doğayla başbaşa vakit geçirmek isteyen Hiking ve Trekking tutkunları Baalik Yerine, Yeroğlu’na ve Ekinözü’ne doğru bir gezi terip etseler, yürüyüş sporlarının en kralını gerçekleştirmiş olurlar. Arazisi çok verimli. Balik Yeri, Dilidaş, Yeroğlu ve Ekinözü’ne can ekseniz can biter. Buradaki güzellikleri gören zaten bu doğayı asla terkedemiyor. Helede Osmanağa Pınarı, Aşağı Pınar, Kaçağan Pınar,Tombulun Pınar ve Kör Pınar’ın billur gibi sularından içenler nere giderlerse gitsinler, her sene köylerine mutlaka koşarak geliyorlar.
Bu köyde doğanların çoğunun ebesi Kürd Ebem ve Apoların Anşa Haladır. Yoncalık ve çevre köylerdeki onlarca çocuğun ebesi olan bu melek yüzlü hanımların eli herkes tarafından saygıyla öpülür, dualarda adları mutlaka okunur. Bunlar aynı zamanda bek eli işli, ağzı laf yapan, oturaklı kadınlardı.
Bu köyün güzellik ve zenginliği mütevazi, dostluğu ve komşuluğu herzaman yürektendi. Tüm yiğitler lakaplarıyla anıldığından, hepsininde adı, namı ve şanı tam orijinaldi. Arazinin çoğu sulak, toprağı tavlı, pınarıyla, eşmesiyle, çeşmesiyle köy adeta bir cennetti. Büyüğünden küçüğüne herkes yazıda yabanda, işinde gücündeydi. Köyün çocukları mal gütmeye gittiklerinde Mesdo Pınarda, Hasel Gayasında ve Bahçelerdeki Şarıldahta sabahtan akşama kadar çimerdi. Helede Taşoluk Eşmesinden, Söğütçe Deresi Eşmesinden, İmamın Ahmetin Pınar ve Belen Eşmesinden döşlerinin üzerine yatarak gürp gürp su içtiklerini kimse unutmuyor.
Lütfü ERDOĞAN Başkan diyor ki; “Benim köyüm Yoncalık’ta bir tane bile kötü insan bulamazsınız. Hepsininde sofrası açık, hanedan insanlardır. Hepside vatanı, bayrağı, toprağı ve inancı uğruna çekinmeden canlarını verir. Çünkü biz ağızlarından dua eksilmeyen eli yüzü nurlu, abdestli-Kur’an’lı büyüklerimizin himayesinde yetiştik. Özümüz bir, sözümüz bir, aziz ve asil soylu insanlarız. Yoncalık köyü herzaman asalet, erdem, dürüstlük ve yiğitliğin başkenti olmuştur.” Diyor.
Gerçektende hepsi birbirinden has karaktere sahip yiğit Yoncalıkların yüreğindeki Vatan ve Yozgat sevdası bambaşka.…. Özlemleri, gözlemleri, eylemleri, söylemleri samimi ve gönülden…. Bu güzel köyün bir Belediye Başkanı kadar koşuşturan sofrası açık, eli bereketli, izzeti-ikramı ve fedakar emekleriyle köyü ve köylüsünü her yerde yücelterek büyüten Emek CANSEVER adında efsane bir muhtarı var.
Eğitim seviyeside oldukça yüksek olan bu köyün çok ilkeli, erdemli, dürüst ve vatansever değerleri, gelmiş oldukları makamlarda ülkemize siyaset, sanat, iş dünyası, bürokrasi, sağlık, hukuk ve mühendislik alanlarında elit hizmetler sunuyorlar. Bu köyün insanları tatlı dilleri, güleryüzleri ve mert yürekleriyle karşısındakine güven ve sinerji yansıtırken, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada adlarına “Yiğitler Yurdu Yoncalık” dedirtiyorlar. Yocalıklı olupta kim hangi makama, hangi mevkiye, hangi ekonomik ve sosyal statüye ulaşırsa ulaşsın, tevazu ve ağırbaşlıklarıyla garipten, gurebadan, köyünden, köylüsünden, hiç kimseden yardımlarını esirgemiyorlar.
1980’li yıllara kadar bölgenin en canlı yerleşim merkezlerinden biriyken ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı hızlı göçün pençesine düşüp, bir mezra nüfusu kalacak kadar eriyen Yoncalık, eski günlerini bilen herkesin içini sızlatıyor.
İlimizde başta tarım ve hayvancılık olmak üzere eğitim, istihdam, sosyal güvenlik ve ticarete yönelik bölgesel yatırımların istenilen düzeyde gerçekleşmemesi ve buna parelel alternatif çözümlerin geliştirilememesi nedenleriyle, metropol kentlere olan göç akınlarının bir türlü önüne geçilemedi. Boş kalan araziler ve eriyen nüfus yüzünden Yoncalık dahil tüm köylerimiz maalisef hayalet köy konumuna düştü. Anadolu şehirlerinin genel sorunu gibi gözüken bu duruma yönelik bir çok ilde hemşehri dernekleri ve sivil toplum kuruluşları çare amaçlı Resmi kurumlarla koordineli yol-yöntem aradılar ama hiç biride ferahlatıcı ve olumlu bir sonuca ulaşamadı.
Planları, projeleri, sohbetleri, hasretleri ve bunu tetikleyen özlem dolu sıla dertleri başka köy ve şehirlerden daha analitik ve daha farklı olan Yoncalıklılardan özellikle emekli olanlar köylerine ev yapıyor, bahçe-bağ uğraşları eşliğinde yaz aylarını tamamen burada geçiriyorlar.
Başkan Yardımcısı Müslüm ÖZÜPEK, diyor ki; “Yoncalık’ta birimizin acısı hepimizi yaralarken, bir köylümüzün sevincini yine hepimiz beraber paylaşırız. Cenneti andıran Yoncalık şemsiyesi altında toplanan güzel köylülerimizin yüreklerindeki eşsiz vatanseverliğik, Yozgat sevdamız ve bağrağımıza olan sonsuz tutkumuz bizlerde ve nesillerimizde asla yıpranmayacak ve azalmayacak.” Derken, sadece benim değil, en küçüğümüzden, en büyüğümüze tüm Yoncalıklıların köyümüz, Yozgatımız ve Vatanımız için yapamayacağı hiçbir fedakarlık yoktur. Biz yüreklerimizle bağlılık yemini edip, büyüklerimnizden öğrendiğimiz hürmetli hizmetleri sergiliyoruz.” Dedi.
Yönetim Kurulu Üyesi Şeref AVCI ise “Benim köylülerim dünyanın en kıymetli insanlarıdır. Benimde onlar için yapamacağım hiçbir fedakarlık yoktur, Allah birliğimizi, dirliğimizi bozmasın.” Dedi.
Yönetim Kurulu Üyesi Hanifi AYDIN ise; “Bizim sevincimizde ortaktır, acılarımızda ortaktır. Birlik, beraberlik ve yardımlaşma erdemlerini en iyi benim köylülerim yapar. Bizim köyde tüm haneler asalet ve fazilet sahibidir. Köyüm ve köylülerimle herzaman gurur duyuyorum.” Dedi.
Yönetim Kurulu Üyesi Önder ŞAHİN ise; “Yoncalık misafirperverliğin ve yiğitliğin başkentidir. Herkes elindeki ekmeğini gönül cömertliğiyle paylaşır ve düşenin elinden ilk benim köylülerim tutar. Çünkü biz büyüklerimizden böyle öğrendik. Çocuklarımızada aynı saygıyı, büyük-küçük erdemini, eşsiz kültür ve geleneklerimiz ile cömertliğimizi öğretiyoruz.” Dedi.
Sunucuların Kralı Yusuf SOLMAZ’ın sunduğu arabaşı programına siyaset, sanat, bürokrasi, üniversite, basın ve iş dünyasından bir çok katılım gerçekleşti. Gecenin geç saatlerine kadar hatıralarla süslü unutulmaz sohbetlere imza atan Yoncalıklılar bol bol arabaşı yutarak hasret giderdiler..
Deveci Dağlarının süsü, Bozok Platosunun incisi, Türkiyemizin yüz akı, yiğit, cömert ve vefalı insanların yaşadığı Yoncalık Köyünün onurlu insanlarına hemşehri kimliğimize saygınlık kazandırıp, övünç ve gurur verdikleri için ahirete intikal edenlerine Allah'tan rahmet, yaşayanlarına sağlık, mutluluk ve uzun ömürler diliyorum.
Uğultulu tepeleri, rayihalı sebzeleri, eşsiz yemekleri, ballı meyveleri, tertemiz yürekleri, görgülü insanları ve karşılıksız dostluklarıyla sürekli sevgi ve güzellik üreten pırlanta kalpli yiğit ve cömert Yoncalıklıların sadece Yozgat’ta değil, tüm Türkiye’de tanınıp bilinmesini istiyorum. Aslında bu yazı makale formatından daha uzun olmasına rağmen, Yoncalık Derneğinde gördüğümüz güzelliklerin, izlediğimiz başarıların ve üretilen hizmetlerin çok daha azını yazabildik. Tek cümleyle bu etkinliği anlatmak istersek;
“Herkesin gönlü Yoncalıklıların misafirperverliğine hayran kaldı.”
Özgün Orhun ÇAKIR
rifatcagricakir@hotmail.com
0537 587 27 80