Değer yargıları ya da değişen dünyanın neden olduğu dezenformasyon…
Her yeni nesilde insana, olaylara, toplumsal yaşantıya dair bakış açımız değişiyor.
Bu değişim maalesef en çok da değer yargılarımız ve inançlarımız üzerinde olumsuz tesir oluşturdu.
Yaklaşan Kurban Bayramı öncesi bir klasiği yerine getirmek istedim.
Kurban’ı kimin için kesiyoruz, ne için kesiyoruz, kesmek zorunda mıyız?
Bu soruların yanına yaşadığımız ekonomik sancıların neden olduğu pahalılığı ekleyelim. Bu pahalılıkta kurban kesmek şart mı?
Yanış anlaşılma olmasın lütfen, dini ders verme, vaaz etme gibi bir amacım yok. Öylesine bir bilgi zenginliğine sahip değilim ama kurbanın ne için kesildiğini bilecek kadar idare ediyorum kendimi.
Çocukluğumun kurbanlarını hatırlıyorum, kurban kesme imkanımız pek olmazdı. Daha çok köyde yaşardık o heyecanı. O yıllarda şartlar mı ağırdı yoksa dört çocuklu bir ailenin gücü mü yetmiyordu inanın bilemiyorum.
Çocuk dünyamı yokladığımda kurban kesmenin heyecanı ve lezzetine dair özlem dolu hislerim vardı.
Bir çocuk evinde kurban kesilmesini ister mi, ister….
Ya da komşunun getireceği kurban payının evde neden olduğu garip heyecanı yaşamak.
Bayramın, paylaşmak üzerine kurgulanmış, insanlığımıza kazandırdığı muhteşem duygunun tesirini hissetmek bu özel güne mana kazandırıyor.
Peki kurban kesenlerin çoğaldığı bir dünyada paylaşmanın unutulması halinde ne olur?
Kesilen kurbanlar dolaplarda istiflenir, kıyma kuyruklarında yoğunluk artar, paylaşma duyguları törpülenir.
İçinde bulduğumuz dünya maalesef insanı insan ayıran bir bencil yapı oluşturuyor. Bu yapı Kurban Bayramı gibi çok müstesna, dini bir vecibenin hayat bulduğu zaman dilimine de tesir ediyor.
Yaşadığımız coğrafyada, Yozgat gibi ilişkilerin hala sıcak olduğu bir diyarda bile Kurban Bayramlarının paylaşma dürtüsü yozlaşmaya başladı.
Her zaman şu örneği veririm, insan nefsi doyumsuz, et de yerseniz doyarsınız, çökelek ekmek yeseniz de doyarsınız.
Ama ikisinde de belirli bir zaman sonra yine acıkırsınız.
Mesele doymak ise asıl doygunluk midede mi ruhta mı?
Paylaşarak doymak yerine paylaşarak aç kalacağını zanneden insanoğlu bu gün Filistin’de, Sincar’da, Afrika ülkelerinde mazlum insanlara dünyada yaşamı zorlaştırıyor.
Ve içinde bulunduğumuz şehir Yozgat!
Kurban etinin dolaptaki kabarıklığından daha fazla haz alan yapı giderek artıyor.
Garip olanı ise kimse kurban istifçisi olduğunu kabul etmiyor.
Ne diyelim, kurban etini gönülden paylaşanlardan olalım.
Allah, mazlum coğrafyanın mazlumlarına yardım etsin, bizlere de gönül doygunluğu versin.